Bibliyoterapi
Melekler Hakkında – Azizüddin Nesefi
Archangel Gabriel. Persian Miniature, around 1375–1425. From the manuscript, “The Wonders of Creatures and Peculiarities of Things” by Zakariya al-Qazwini (c. 1200–1283).
In the collections of the British Museum in London.
*
Çeviri: Nalan Özkan Lecerf
‘Bil ki meninin damlası matrikse düştüğünde, ilk olan özün benzerliğindedir. Dört katmana dağıldığında, elementlerin ve ‘mizaçların’ (huyların) benzerliğindedir. Uzuvlar ortaya çıktığında, onlar harici olanlardır, baş, eller, mide, üreme organları, ayaklar gibi – hepsi yedi iklimin benzerliğindedir; dahili olanlar, akciğerler, beyin, böbrek, kalp, safra, karaciğer ve dalak gibi – tüm bunlar yedi cennetin benzerliğindedir.
Akciğerler ilk cennete eştir; onlar Ay’ın alemini temsil eder, çünkü ay makrokozmosun akciğeridir ve böylece iki dünyanın aracısıdır. Bu alemde birçok melek vardır; havanın dengelenmesi için atanan ve bu meleklerin yöneticisi sudur.
Beyin ikinci cennete eştir; Merkür’ün alemini temsil eder, çünkü Merkür makrokozmosun beynidir. Bu alemde birçok melek vardır; kutsal kitapların ve bilimlerin incelenmesi, aynı zamanda geçim için edinmesi gereken araçlar için atanan, bu meleklerin yöneticisi Cebrail’dir. O, bilginin meleğidir.
Böbrekler üçüncü cennete eştir. Venüs’ün alemini temsil ederler, çünkü Venüs makrokozmosun böbreğidir. Bu alemde birçok melek vardır. Canlılık için atanan, sevinç ve bedensel arzudur bu meleklerin yöneticisidir.
Kalp dördüncü cennete eştir. Güneş’in alemini temsil eder, çünkü güneş makrokozmosun kalbidir. Bu alemde birçok melek vardır. Hayata atanan bu meleklerin yöneticisidir. Adı Seraphiel’dir. O, Hayat meleğidir.
Safra beşinci cennete eştir. Mars’ın alemini temsil eder, çünkü Mars makrokozmosun safrasıdır. Bu alemde birçok melek vardır. Egemenlik, öfke, şiddet ve cinayet için atanan bu meleklerin yöneticisidir.
Karaciğer altıncı cennete eştir. Jüpiter’in alemini temsil eder, çünkü Jüpiter makrokozmosun karaciğeridir. Bu alemde birçok melek vardır. Geçim kaynağı için atanan bu meleklerin yöneticisidir. Adı Mikail’dir. O, insanoğluna kaynak sağlayandır.
Dalak yedinci cennete eştir. Satürn’ün alemini temsil eder, çünkü Satürn makrokozmosun dalağıdır. Bu alemde birçok melek vardır. Ruhların bir araya getirilmesine atanan bu meleklerin yöneticisidir. Adı Azrail’dir. O, Ölüm meleğidir.
Hayvani öz, gökyüzüne eştir. Hareketsiz alemi temsil eder, çünkü makrokozmosun gökyüzüdür. Bu alemde birçok melek vardır.
Ruhani öz, tahta eştir. Kürelerin alemini temsil eder, çünkü makrokozmosun tahtıdır, Allah’ın vekilinin zekası.
Henüz gelişmedikleri takdirde uzuvlar, minerallere eştir. Onlarda büyüme gerçekleştiğinde, bitkilere eştirler. Duyular ve gönüllü hareket ortaya çıktığında, hayvana eştirler.’
*
‘Bil ki makrokozmosta Adem, Havva ve İblis olduğunu; ve mikrokozmosta aynı durumun geçerli olduğunu; ve orada da büyük kedilerin, canavarların, iblislerin ve meleklerin olduğunu; aynı durum mikrokozmosta da geçerli olduğunu.
Ah, Derviş! Mikrokozmos insanoğludur. Zeka, mikrokozmosun Adem’i. Beden, Havva; İllüzyon, İblis; arzu, tavuskuşu; öfke, yılan. Güzel karakter, cennet; kötü karakter, cehennem. Zekanın, özün ve bedenin yetileri meleklerdir.
Ah, Derviş! Şeytan ve İblis arasında bir fark var. Şeytan, doğayı temsil eder; İblis, illüzyonu.
Ah, Derviş! Önemli olan görünüş değildir, anlamdır. İsim veya soy değildir, değerdir. Köpek görüntüsüyle köpek, ne değersiz ne de ahlaksızdır; vahşiliği ve ısırma arzusudur onu öyle yapan. Ve bu özellikler insanoğlunda bulunursa, ona köpek denir. Domuz görüntüsüyle domuz, ne değersiz ne de ahlaksızdır; oburluğu ve açgözlülüğüdür onu öyle yapan. Ve bu özellikler insanoğlunda bulunursa, ona domuz denir. Şeytani görüntüsüyle şeytan, ne değersiz ne de ahlaksızdır; isyanı, yozlaştırması ve uğursuzluğudur onu öyle yapan. Ve bu özellikler insanoğlunda bulunursa, ona şeytani (muzip) denir. Şeytani görüntüsüyle İblis, ne sürgüne gönderilmiş ne de reddedilmiştir; küstahlığı, kibiri, kıskançlığı ve itaatsizliğidir onu o hale getiren. Ve bu özellikler insanoğlunda bulunursa, ona kötü ruhlu denir. Melek gibi görüntüsüyle melek, ne soylu ne de iyidir; itaatı ve adanmışlığıdır onu öyle yapan. Ve bu özellikler insanoğlunda bulunursa, onun için ‘melek gibi’ bir ifade kullanılır. Bil kil herşeyde benzerlik vardır. Allah’ın vekilinin hedefi, bu nitelikleri fethetmek, hiçbiri alıştırma yapamayacak şekilde onları bağlı kılmak, düzeninden kopuk. Allah’ın vekili Süleyman gibidir: O hepsine sahiptir.
Ah, Derviş! İblis kadar melek de bir güç. Bu güç Süleyman’a tabi olmadığı sürece, ona ‘İblis’ denir; ve Süleyman’ın tutsağıdır. Bu güç Süleyman’a tabi olduğu andan itibaren, ona ‘Melek’ denir ve Süleyman onu herkese bir görev vererek kullanır: Bu bir mimar olacaktır; diğeri ise bir inci avcısı. O halde, Süleyman’ın görevi nitelikleri dönüştürmek –onları yoketmek değil, ki bu zaten mümkün olamaz. O baş kaldıranı itaatkar yapar, serseriyi dürüst. Köre görme yetisini geri verir, sağıra duyma yetisini, ölüye hayatı. Bunu yaparak, Zeka, Allah’ın vekili, aynı anda Adem, Süleyman ve İsa’dır. Eğer bu başka türlü olsaydı, örneğin Süleyman kötülüğün güçlerine marzu kalsaydı – Süleyman köpeğin ve domuzun tutsağı olurdu; Şeytana ve iblislere karışmış olurdu. Hergün onlara hizmet etmek, onların arzularına boyun eğmek zorunda olurdu – onların elinde bir dilenci ve sefil olurdu. İblisler hüküm sürer ve tahtı ele geçirirlerdi, Süleyman önlerinde durarak kölelik kemerini takardı. Onun tüm kutsal nitelikleri örtünmüş ve saklanmış; tüm şeytani özellikleri ise açığa vurmuş ve özgür bırakılmış olurdu.
Ah, Derviş! Böyle bir insan, insani bir görüntüsü olsa dahi, gerçek anlamda bir iblis, Şeytan, bir köpek veya bir domuz olurdu. Acınacak bir durum, iblisin tahtta oturması ve onun önünde Süleyman’ın hizmet etmeye boyun eğmesi.’
*
‘Meleğin ışığın bir varlığı olduğunu bil; ve canavar karanlığın varlığı. Melek ve canavar sadece tek bir dünyaya sahiptir. İnsanoğlu her ikisine de. Yüce Allah meleği zeka ile yarattı, ancak onu bedensel arzudan yoksun bıraktı; hayvana zeka olmaksızın bedensel arzu verildi; insanoğluna ise her ikisi, zeka ve bedensel arzu, verildi. İnsanoğlunun zekası bedensel arzuyu yenerse, insan melekten üstündür; bedensel arzu zekayı yenerse, insanoğlu hayvandan değersizdir.
Meleğin anlamını öğrendiğine göre, bil ki meleklerin seviyeleri vardır. Bazıları üstün dünyada; bazıları ise aşağıda yer alan dünyadadır. Her iki dünyada da hiyerarşi vardır. Her bir melek için bir rütbe tanımlanmıştır. Her birinin neyi ve nasılı bileceği belirlenmiş – bilimi büyümeyecek veya küçülmeyecek; görevi değişmeyecektir. Hiçbiri ona verilen rütbeyi geçemeyebilir; hepsi kendi işleriyle meşgul.
‘Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.’ Kuran 66:6
Üstün dünyada yer alan melekler bir tarafta nur yüzlü varlıklar, diğer tarafta saf özlerdir. Allah’ın emriyle hem nur yüzlü varlıklar hem de saf özler Dünya’ya inebilirler. Kuran’da Meryem ve İbrahim hakkında anlatıldığı gibi bazen şekil alabilir ve birkaç insan ile ‘Bir görev yetine getirmek üzere Allah tarafından gönderilmiş melekleriz’ diyerek görüşebilir. Bazen ise melekler insanlara görünmez, ancak farklı bir ses ile onlarla konuşur, onlara bir görev verebilir veya bir durum hakkında bilgilendirebilir. Bu ses ‘gizli ses’tir. Son olarak bazen melekler kendilerini açık bir ses ile ifade etmezler, ancak doğrudan insanın kalbine seslenirler.
Bunu paylaştıktan sonra bil ki bir melek bir insanoğlunun kalbindeki dünyaya üflediği her vakte, uyanık halindeyken yapılan bu iletişime ‘ilham’ denir; uyurken yapıldığında ise ona ‘gerçek rüya’ denir. Meleklerin Dünya’ya indiği, şekil aldığı, Peygamberlere göründüğü ve onlara Allah’ın sözünü ilettiği her vakte ‘vahiy’ denir. Bazı Peygamberlere vahiy uyku esnasında gelir. Bu durum İsa Peygamberimiz’in görevinin ilk altı ayında geçerli. Bu bağlamda gerçek rüyanın, kehanetin 46 bölümünden biri olduğu söylendi. Ancak uyanık haliyle gören ve duyan (her ne gördüyse veya duyduysa) kimsenin rüyası asılsızdır; bu rüya için yorum yapmak mümkün değildir.’
* * *
Bir yanıt yazın