Bibliyoterapi
Laila Khalifa: Muhyiddin İbnü’l-Arabî – Cömertlik Hakkında

Çeviri: Nalan Özkan Lecerf
Birinci Alıntı
‘Cömertliğe gelince El-Cahiz bize bunun Allah’ın en yüce niteliği olduğunu hatırlatır (khuluq Allah al-Azam). Bu bağlamda, ‘kerim’ (cömert olma) sadık, erdemli ve mümin (fettah) müslümanın baş niteliğidir. Ancak bu onun için cennetin sözüdür: ‘Kerim’ Cennet’in cennetidir. Bir hadiste Allah’ın cenneti iki eliyle yarattığı, meyvelerini canlandırdığı, nehirlerini kazdığı, ona bakıp konuşmasını istediğini söyler Peygamber. Bunun üzerine cennet (jannah) Mü’minun Suresi’nin (inananlar) ilk ayetini dile getirir: ‘Mü’minler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir’ (quad falah al-mu’minun). (‘Falah’ kelimesi yetiştirme, zenginleştirme, ayrıca kurtuluşa erme ve hedefe başarıyla varma anlamına gelir). Yüceliğinin ve Görkeminin şahitliğinde Allah cennetin cimri bir kişinin mekânı olmayacağı yönünde yemin etmiştir.
Müminleri cömert olmaya davet eden hadislerin sayısı oldukça fazladır. Birinde Peygamber şunu beyan eder: ‘Cömert kimse; Allah’a yakın, insanlara yakındır; cimri ise Allah’a ve cennete uzak ancak cehenneme yakındır.’ Başka birinde: ‘Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin.’ Ku’ranı tanımlayan güzel ilahi isimlerin arasında ‘Azim, Mecit ve Kerim’ vardır. ‘Kerim’ (cömert, yüce ve asil olan kimse) Kitabın tanımında en çok kullanılan isimdir: ‘Ku’ranı Kerim’. Ku’rana göre dünyaya ait olan her şey yok olduktan sonra ‘kerim’ (Wajhhu al-karim) ile tanımlanan Allah’ın yüzü varlığını sürdürecektir. Haberci sıfatındaki Peygamber aynı zamanda cömertlikle (Resulün Kerim) tanımlanır. Cenneti ve ödülü gibi Allah’ın tahtı da ‘kerim’dir; ve çift olarak Yeryüzünde yetiştirdiği her şey (zawj karim). Son olarak melekleri ve dindar insan, aynı zamanda cömert ve asil sıfatlarıyla onurlandığı insan (Âdem’in oğlu) kerimdir.
‘Kerim’in İslam’daki 3 temsili:
1.Misafirperverlik (qira)
2.Kendini inkâr, (ithar)
3.Bilgenin cömertliği (ilim)
1. Misafirperverlik Hakkında (qira)
Konu İslam öncesi döneme, misafirperverliğiyle meşhur bir Zat olan Hz. İbrahim’e dayanır (ç.n. Halil İbrahim Sofrası). Adap (nezaket kuralları) kitaplarında ve ihtiyar heyetinin kroniklerinde Hz. İbrahim’in ‘misafirlerine misafir ağırlama adabını gösteren ilk kişi’ olduğu anlatılır. Kur’an kendisinde bu sahne yer alır: ‘(gerçekte melek olan) bazı misafirler Hz. İbrahim’e gelir. Onların kim olduğunu bilmeden kendilerine misafirperverliğini sunar. Cömert birini tanımlamak için Araplar şöyle der: ’uqri al-dayfan’ (iki misafire misafirperverliğini sunar). Misafirperverlik, cömertliğin en yüce tezahürüdür.
2. Kendini İnkâr Hakkında (ithar)
İslam kendini inkâr konusunda ısrar edecektir. Peygamber der ki: ‘İhtiyaç sahibi olan birinden gelen armağan en iyi armağandır (mu’sir).’ ‘Al-jud ma’a l-iqlal’. Bu söze göre yoksunluk (ihtiyaç duymak) özellikle cömertliğin bir kriteridir. Ku’ran’da yer alan örnekler Peygamberi barındıran Ensarlar ve Mekke’den Medine’ye hicret eden Muhacirunlardır.
3. Bilgi hakkında (İlim)
Cömertliğin hiyerarşisi bir hadisle aktarılmıştır: ‘Cömertlerin En Cömert’inin cömertliğinden sonra Âdem’in en asil oğullarından olan Peygamberin cömertliği gelir. Üçüncü pozisyonda bir bilgiyi (ilim) alıp onu paylaşan kimsenin cömertliği vardır. O belirli bir Ümmet olarak dirilecektir. Devamında ‘Allah’a giden yol’da hayatını veren kimsenin cömertliği gelir. İlimin aktarımı ve şehitlik başkalarına Cömertlerin En Cömert’i olan Allah’tan aldığımız için şükran duyarak ve karşılık vererek sunulan bir cömertliktir.’
*
İkinci Alıntı

‘Fütuhat şövalyeliği içine alan ve onu aşarak ötesine giden bir kavramdır. Bir fettah ister istemez bir şövalyedir: ‘La fata illa Ali wa la saif illa Dhu al Fiqar’ (Hz. Ali değilse bir Fettah, Zülfikar adlı kılıcı değilse bir şövalye olamaz). Diğer tarafta yiğitliği muhtemelen baş niteliği olan şövalye cömert değilse, Fettahların rütbesine kabul edilmeyecektir.’
*
Üçüncü Alıntı
‘Asil erdemleri yerine getirmek için gönderildim’.
Hz. Muhammed. Hadis. İbn Hanbal. 2,381.
*
Not: Şövalyelik (fütuhat) ve nezaket (adap) gerçekten Sufi yolunun temel taşlarıdır. Sufizm’in içe dönük yönü Yolda yolculuk etmek, yolun getirdiği birçok durağı (makam) geçerek Allah aracılığıyla varoluş (baka) mertebesine ulaşmaktır. Dışa dönük yönü ise mükemmel insan modeli olan ‘İnsan-i Kamil’in özelliklerini geliştirilmesini temel alan şövalyelik geleneğinden oluşur.
***

Bir yanıt yazın