Skip to main content
Bibliyoterapi

‘Kokularla Ruhu Beslemek ve Yaşamı Korumak’- Marsilio Ficino’nun ‘Yaşam üzerine 3 kitap’ eserinden

‘The Soul of the Rose’, aka ‘My Sweet Rose’, by John William Waterhouse-1903.

*

Çeviri: Emir A. İnanç

Belirli sıcak ve birçok kokuyu barındıran hoş kokulu bölgelerde narin bir bedene ve hassas bir mideye sahip olan birçok insanın neredeyse tamamen kokulardan beslendiğini okuyoruz. Belki de yerin doğası indirgeniyor sanki yeşil sebzelerin tüm suları, tarla ürünleri ve meyveler kokulara dönüşüyor ve bunun sonucu olarak insan bedeninin mizaçları ruhta çözümleniyor. Koku ve ruh belirli bir buhar olduğundan ve benzer benzerden beslendiğinden ruhun ve güçlü bir ruha sahip olan kişinin harikulade bir şekilde kokulardan beslendiğine dair bir şüphe yoktur. Ancak bu beslenme veya bu kokular aracılığıyla gerçekleşen tahrik özellikle yaşlı veya narin insanlarda gereklidir. Bu şekilde daha katı ve özgün yemeğin eksikliğini giderebiliriz. Ancak bazı insanlar sıklıkla ruhun kokularla beslenip beslenemeyeceğini sorgular. Gerçi belki başka hiçbir şeyden beslenmediğini düşünüyorum. Eğer yoğun yemekler sonunda hazımla birlikte buharlara çözümlenmiyorsa belirttiğimiz gibi kendisi de bir buhar olan ruh oradan beslenemeyecektir. Bu yüzden kokularla dolu bir şarap başka şeylerin uzun vadede ancak kısıtlı bir şekilde onarabildiği ruhu anında yeniler. Ancak biz bu gerekçelerle hazmedilmiş yemeğin dönüştüğü buharı koku olarak adlandırıyoruz: Koku her zaman bir buhar olduğundan ve bu buhar içimizdeki yemeklerden çıkarıldığından ruh kokuyla beslenmediği sürece neredeyse hiç bir beslenme sağlamaz. Bu yüzden bu konuda en takdir ettiğim otorite olan İbn-i Sina’nın bedenin güzel bir kokuyla, ruhun ise (onun deyimiyle) belirli aromatiklerle beslendiği söylemine içtenlikle katılıyorum – çünkü bedenin yoğunluğu güzel kokuların özünde olan yoğun bir doğa olmaksızın birleşemiyor ve ruhun inceliği ancak aromatiğin güzelleştiği belirli bir duman ve buharda onarılabiliyor. Hoş kokulu ve kesin olan bir niteliği aromatik olarak adlandırıyoruz. Buna göre karaciğerin işlevleri, kan yoluyla vücuda besin sağladığı için, hoş kokuyla daha fazla arttırılıyor; diğer taraftan kalp hem ruhu yarattığı hem de onun için besini ürettiği için haklı olarak baharatları (‘aromatikler’) arzuluyor. Buna rağmen her daim aşırı hoş kokulardan sakınarak kalbe hitap eden baharatların hoş kokularla terbiye edilmiş, karaciğer için elverişli olan hoş şeylerin ise baharatlarla karıştırılmış olması uygundur.

*

Başka ne söylemeliyim? Hipokrat’ın izinden giden Bergamalı Galen ruhun sadece kokuyla değil aynı zamanda havayla da beslendiğini düşünür – havadan diyorum, ancak yalın havadan ziyade uygun bir şekilde karıştırılmış olandan. Onlara kulak verirsek gıdaları veya başka bir şeyi seçmenin artık o kadar da gerekli olmadığını, onun yerine bize uyarlanmış olan yardımı seçmemiz gerektiğini düşünebiliriz. Hem dünyasal hem de göksel şeylerin niteliklerinden kolayca ve her daim etkilenen, etrafımıza ölçülemez bir bollukla dökülen ve sürekli var olan hareketiyle her yönden bize nüfuz eden hava bizi harika bir şekilde niteliğine indirgiyor, özellikle kalbimizde gelişen ve kalbin iki kapakçığına şimdi sürekli ve birden akan canlı ruhumuzu etkiliyor. Böylece kendisi bertaraf edildiği için hem ruhu hem de hayvan ruhunun kaynağı olan canlı ruh aracılığıyla hayvan ruhunu etkiliyor. Aydınlar için en çok endişeye yol açan hayvan ruhunun niteliğidir, çünkü en çok bu ruha başvuruyorlar; dolayısıyla başkalarıyla kıyasla saf ve aydınlık havayı, kokuları ve müziği seçmek durumundalar. Üçü de hayvan ruhunu tahrik eden başlıca unsurlardır. Hayattaki en önemli şey seçilmiş olan havadır. Çok sağlıklı olan havasından dolayı Mısır ve Yunanistan’ın ılımlı bölgelerinde sekizinci ayda doğan bebeklerin çoğu hayatta kalır. Bunu Aristo anlatır, İbn-i Sina da onaylar. Ancak çeşitli şeylerden oluşan beden nasıl ki farklı besinlerle (aynı yemekte olmasa da) beslenmesi gerekiyorsa, benzer şekilde yapılanan ruh da çeşitli havalarla hoşnut edilip teşvik edilmesi gerekir: aynı zamanda benzer bir koku çeşitliliğinin seçimiyle tazelenmesi gerekir; çünkü hava ve koku ruhlara benzer şeylerdir.

*

Galen ’in yanı sıra şimdi peritatetikler Alexander ve Nicolas canlı ve hayvan ruhunun neden koku ve havayla beslendiğini şu şekilde açıklıyor: her ikisi de karışık ve aynı şekle sahip, her ikisi de emilip kalbe nüfuz ediyor, orada hazmedilip hayatta kullanılmak üzere hazır ediliyor ve atardamarlardan akıtılıyor. Her ikisi de atardamarlarda hazmedildikten sonra her iki ruhu, ancak özellikle hayvan ruhunu besliyor. Bunun dışında soluduğumuz havanın sadece sıcaklığımızı serinletmek için değil aynı zamanda beslenme için de iyi olduğunu dile getiriyor ve gerekçe olarak çok soğuk olmalarına rağmen nefes alan hayvanları sunuyor (örn. sürüngenler). Ayrıca daha yoğun olan havanın daha maddesel olan doğal ruha, saf ve temiz olan yoğun olmayan havanın ise daha çok canlı ruha, en çok da hayvan ruha uygun olduğunu belirtiyorlar. Bu kadar ince olan ruhun onun gibi ince olan şeylerle beslendiği gerçeği şaşırtmamalı. Birçok küçük balık en temiz suyla beslenip o sularda fesleğen yaşar, büyür ve gelişir, suya kokusunu verir – bukalemun ve semenderin geçindiği ve sıkça söz edilen öğelerden bahsetmiyorum bile.’

*

Asıl konumuza geri dönelim. Nefesimizi dolduran havanın ve içimize çektiğimiz kokuların niteliği mümkün olabildiğince önemlidir, zira içimizdeki ruhani nefis onlara öykünür. Can bizi yaşamla filizlendirirken ruhani nefisle mutlak ahenk içindedir. İçimizde yaşayan ruhani nefistir ve esasında içimizde yegâne yaşayan odur denebilir. Ruhani nefis kalbin duvarlarına toparlanarak geri çekildiğinde yaşam, duyu ve devinim aniden kayboluvermez ya da arzu bedenin cüzlerini bir anda bırakıvermez mi? Yaşam tabiatlarda (humors) ya da bedenin cüzlerinde değil de uçucu maddedeymişçesine ruhani nefis çoğu zaman ovulma ve kokuyla bedene geri dağılmaz mı? Yaşam tabiatların yoğun yapısına göre geri çekilseydi çok daha yavaş geri çekilirdi. Yaşamın bedende daha uzun kalmasını dileyenler, ruhani nefislerini geliştirmelidir. Onu geliştirebilmek için kanı pekiştirecek besinler sağlanmalı ve temiz ve kıvamlı kan elde edildiğinde havanın güzel suretleriyle işlenmelidir: tatlı kokular, sesler ve şarkılar.

*

Sıcak kokularda temkini elden bırakmamalı ve soğuk kokulardan kaçınılmalıdır. Sıcak ve soğuk dengesi oturmuş kıvamı nemli kokular aranmalıdır. Farkında olunmalıdır ki her koku bedenin en latif kısmı olduğu için bir miktar sıcaklık barındırır. Aromatik armut, şeftali ve diğer meyveler, nitelik bakımından onlardan bir ötede fırından yeni çıkmış ekmek, daha ötesinde tandır et ve en ötede şarap gibi besleyici olan maddelerin kokuları öteki kokulara göre daha besleyici ve etkilidir. Nasıl ki tatlar bedeni hayret edilecek bir zevkle beslerse kokular da ruhani nefsi besler. Demokritus ölüm döşeğinde dostlarının dileklerini yerine getirebilmek için dört gün boyunca fırından taze çıkmış ekmek kokusuyla ruhani nefsini bedeninde tutmuştur. Eğer dileseydi bu kokuyla bu süreyi daha da uzatabilirdi. Bazıları Demokritus’un bu hadiseyi bal kokusuyla gerçekleştirdiğini savunur. Eğer bal kokusunu kullandıysa fikrimce balı beyaz şarapla çözüp sıcak somunların üzerine serpmiştir. Bal kokusuna burun bükülmez, zira bal çiçeklerin çiçeğidir. Bal tatlı oluşuyla hayli besleyicidir ve balın koruyucu özelliği sayesinde kokuşma uzun bir süre boyunca önlenebilir. Balı kullanmayı bilen biri, yiyecek olarak kullansa bile, fazla tatlılığın getireceği sıcaklıkla artacak safradan kaçınmayı bilir ve uzun yaşamak için kendine sağlam bir destek sağlar. Bu soğuk ve nemli besinlere ilişkin bir yan bilgi olarak kabul edilmelidir.

*

Şimdi kokulara geri dönelim. Ruhani nefsin boğulması veya sıkışmasıyla tasalandığında, ki bu durum keder ve uyuşukluğa işarettir, hemen bu durumda bulunan kişinin etrafına kokular yayılmasını söyle. Dışarı salınan uçucu maddenin kaçıp gitmesinden tasalanıyorsan besinde demli halde bulunan kokuyu al. Bir kokuyu dışarıdan alacaksan, sadece sol kaburgalara bir kalkan olarak kullan. Görmüyor musun nasıl da varlığının yapısı kokularla aşağı veya yukarı yöneliyor? Ruhani nefis tatlı bir kokunun davetine ağıza ve burun deliğine yönelerek nasıl da ivedilikle icabet ediyor?

*

Ruhani nefis bir yerde zayıf ve kaçıp gitmeye hazır bulunduğunda, ki cansızlık veya bedenin küçük sebeplerle bile aşırı zayıf düşmesi bu duruma delalet eder, hemen nefsi kokularla geri çağır. Geri çağırırken kullanacağın kokuların dışarıdan çok içeriden veriliyor olmasına dikkat et. Onu mutlaka iyi besle ve sakla. Her şeyden önce şarap kokusuna yönel. Özünden yayılan kokusu ruhani nefsi hayli besler ve ivedilikle bedeni ve haz duyusunu etkiler. Bu nitelikte bir şarap sıcak, nemli, rayihalı ve berraktır. Şekerin kokusu olsaydı böyle olur derdim. Tarçın, öküzgözü, anason ve rezene için de benzer bir durum söz konusudur ve keskin tatlara sahip olmaları sebebiyle olduklarından daha tatlı oldukları düşünülür. Doğanın hazır etmediği o dengeyi sen kendin için hazırla. Ruhani nefsin dağılıp gitmesinden tasalandığın müddetçe onun karşısına hemen daha sıcak, daha keskin, daha latif şeyler çıkar. Bu şeyler uçucu nefsin uçup gitmesini bir nebze de olsun engelleyecek ve sabit kalmasını sağlayacaktır: gül, sirke, mersin, menekşe, sandal, kişniş, ayva, ağaç kavunu. Saç griliğine karşı kafur ağacı kullanılmasını hiç hoş karşılamam; ancak, taze naneyi severim, zihne açıklık getirir ve ruhani nefis için emniyetlidir.

*

Son olarak bil ki zehrin karşıtı olan her şey tadı ve kokusunun ötesinde, özellikle de tiryak (theriac), yaşamdan yanadır. Bunların hepsini zaten ‘Consiglio contro la Pestilenza’ adlı kitabımızda anlattık ve bir sonraki kitabımızda yine bunlardan bahis açacağız. Tüm bu antidotlar arasında, ki sen hepsini bilesin, şarabı da sayarız; çünkü nasıl baldıran insana zehirse, aynı anda değil ama baldırandan bir süre sonra içildiğinde şarap da baldırana zehirdir. Burada sadece kokularla gözünü boyamamak adına, senden her sabah tadılacak, hoş kokulu ve tatlı, yaşamadan yana bir macun (electuary) yapmanı görev bilirim. Tarifi: biri emblica (emblic), bir Hindi, biri bellirica olmak üzere toplam üç ons myrobalan (terminalia chebula / chebulic myrobalan), yarım ons öküzgözü, iki ons tarçın, bir dram safran, üçte bir dram kehribar ve aynı ölçüde misk. Hepsini itinayla ez ve tatlandıracak kadar gül-şekeri (rose-sugar), renk verecek kadar kırmızı sandal ekle. Aynı şekilde macunu yumuşatmak için gerektiği kadar emblica ve chebula balı ve üstüne de önceden söylendiği nicelikte yaprak altın ekle. Ancak böyle bir bileşke çok zor olduğunda, bazen aç karnına bazen akşam yemeğinden sonra myrobalan (terminalia chebula), tatlı rezene, gül suyunda çözülmüş şekerden oluşan daha bir basit bileşke de bulduk. Hatırla ki kurutumuş myrobalan (terminalia chebula) en iyisidir. Kuruları herhangi bir şeyle karıştırmadan önce en az bir gün süreyle tatlı badem yağında veya inek tereyağında nemlendir.

*

İbn Sina senin için emblica ve Hindi myrobalanları, kaju-balı ve erimiş tereyağından oluşan bir hazırlama tavsiye etmektedir ve buna bezer olarak myrobalan (terminalia chebula), zencefil, demir ve altın yapraklarından oluşan başka bir hazırlama da mevcuttur. Pietro D’Abano da safran, hasır otu (mace), kastorun (castor) şarapla ezilip karıştırılmasından oluşan ve ölecek birini ölümden döndürecek kadar etkili olduğunu düşündüğü bir karışımı tavsiye eder. Son olarak doktor ve astronom Haly Abenrudian (Ali Ibn Ridwan) trifera (triphera) ve benzer karışımlarla yaşamın uzatılabileceğini söyler. Her triferada myrobalans temeldir. Triferayı, myrobalanlar özellikle kuru olduğunda, inceltici ve yumuşak şeylerle dengelerler ki sindirim sisteminden geçsin ama tıkamasın. Ben triferayı en kolay onu seyreltmeyecek kadar az ölçüde beyaz şarapla beraber kullanıyorum. Pietro’nun bahsettiğim bu karışımının içmekten çok koklamaya yatkın olduğunu düşünüyorum.

*

Çevirmenin Notu:Spirit’, yani Ruh ifadesi metinde iki anlamda kullanılmıştır. Spirit hem uçucu madde hem tinsel öz anlamını taşır. Birinci anlamını uçucu madde olarak aktarırken ikinci anlamını canlılığın ilkesini anlattığı için ruhani nefis olarak aktardım. Ayrıca metnin son iki paragrafında yer alan botanik terimlerini Türkçe’ye aktarmakta zorlandım. Bu sebeple bu terimlerin Latince isimlerini ve İngilizce metindeki eş değerlerini de yazdım. Ne olduğunu hiç bilemediğim takdirde terimi Türkçe alfabeye aktardım ve yanına İngilizce metindeki eş değerini yazdım.

*

***

Kayanak: Marsilio Ficino’nun ‘Yaşam üzerine 3 kitap’ eserinden-2. Kitap, 18.Bölüm 🌿About Ficino’s ‘Three Books of Life’: https://www.amazon.com/Three-Books-Medieval-Renaissance-Studies/dp/0866980415/ref=sr_1_1?ie=UTF8&qid=1500488843&sr=8-1&keywords=marsilio+ficino+three+books+on+life
‘Kokularla Ruhu Beslemek ve Yaşamı Korumak’- Marsilio Ficino’nun ‘Yaşam üzerine 3 kitap’ eserinden

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.

The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.

TÜM HAKLAR SAKLIDIR VIA HYGEIA 2022