Bibliyoterapi
Ficino’nun Hayat Üzerine Üç Kitabından Yansımalar
‘Three books on Life’, title page for the 1560 Lugduni (modern Lyon, France) edition.
*
Çeviri: Nalan Özkan Lecerf
Marsilio Ficino’nun ‘Yaşam üzerine 3 kitap’ eserinden, üçüncü kitap, XXI.bölüm
‘… Yıldızın günlük pozisyonunu ve yönlerini gözlemleyip insanların hangi konuşma, şarkı, devinim, dans, ahlaki davranış ve eylemlerle teşvik edildiğini keşfedin. Bu şekilde bunları şarkınızda olabildiğince taklit edip onlara benzeyen gökyüzünün belirli bir parçasını memnun edin ve onlara benzeyen etkiyi yakalayın. Ancak unutma ki o şarkı her şeyden daha Güçlü bir taklit aracıdır. O, hem ruhun niyet ve tutkularını hem de kelimeleri taklit eder; aynı zamanda insanların fiziksel jestlerini, devinimlerini, eylemlerini ayrıca karakterlerini temsil edip hepsini taklit eder, bu şekilde onları zorla çalıştırıp hem şarkıcıyı hem de izleyiciyi aynı şeyi taklit edip hareket ettirmeye teşvik eder. Gökselleri taklit ettiğinde aynı güçle tinimizi harikulade bir şekilde göksel etkilere yükseltip, spiritüel etkinin de tinimize inmesini sağlar. Şimdi ise şarkının maddesi daha saf olup ilacın maddesinden daha çok gökyüzüne benzemektedir.’
‘[…] Hiç şüphesiz ki bir şarkı aracılığıyla belli başlı zihinsel ve fiziksel hastalıklar bazen iyileştirilebilir veya ortaya çıkabilir, özellikle bu tür müzikli bir tin doğru bir şekilde beden ve ruh arasında köprü vazifesi görüp her ikisini de anında etkileyen tine dokunup onu harekete geçirdiğinde. Pisagorcu ve Eflatuncuların görüşüne göre gökyüzünün bir tini olup devinim ve sesleriyle her şeyi düzene sokuyorlar. O zaman takdir edersiniz ki canlanan ve şarkı söyleyen bir tinde fevkalade bir güç vardır.’
*
Marsilio Ficino’nun ‘Yaşam üzerine 3 kitap’ eserinden, üçüncü kitap, XXII.bölüm
‘Hz. Musa’nın Yahudilere dinlenmeleri için neden Sabbath’ı emrettiğinin nedenlerini saptamak istiyorsanız bunun arkasında belki çok daha yüce ve gizli bir kinayenin yattığını fark edeceksinizdir: ne barış ne de savaşta bulunmak için uygun olan Satürn günü tefekkür ve tehlikelere karşı ilahi himayeye başvurmak için elverişlidir. İbrahim, Samuel ve Yahudi astrologların çoğu bunu doğrulayıp zihinlerini Tanrı’ya odaklayarak yemin ve fedakârlıklarla Mars ve Satürn’ün tehdidine rağmen bu yardımı alabildiklerini ifade etmişlerdir. Bu, Keldaniler’in şu kuralını onaylamaktadır: ‘Coşkun zihninizi kutsal bir işe yönlendirip yükselttiğinizde, zayıf bedeninizi de koruyacaksınız.’ Iamblichus’un görüşü dikkate değerdir: ‘Göksel ve kozmik kutsallıklar olduklarından daha yüksek ve daha düşük olan güçleri içermektedirler.’ Düşük olanlar bizi kadere bağlar, yüksek olanlar ise bizi kaderden özgürleştirir, çünkü Orfeus’un dediği gibi açma ve kapama eyleme için anahtarlara sahip oldukları için.’
*
Marsilio Ficino’nun ‘Yaşam üzerine 3 kitap’ eserinden, üçüncü kitap, XXII.bölüm
‘’Göksel faydalar katımıza iniyorlar’ dediğimizde şunu anlamalıyız:
(1) Köksel bedenlerin kabiliyetleri uygun biçimde hazırlanmış tinimiz aracılığıyla bedenimize gelmektedir. (2) Tinimizin hazırlığından dolayı ondan önce bile ışınlarının aracılığıyla aynı bağış kendilerine doğal veya farklı yollardan sergilenen bir tine akmaktadır. (3) Göksel ruhların faydaları ışınlar aracılığıyla kısmen ona sıçrayıp oradan ruhlarımıza, kısmen onların ruhlarından veya meleklerden onlara sergilenen insanların ruhlarına akmaktadır – onlar doğal yollardan ziyade özgür irade veya eğilimden ötürü seçilmekte olup bu şekilde sergilenmektedirler. Özetle dua, çalışma, yaşam biçimi ve davranış ile göksellerin iyiliğini, eylemini ve düzenini taklit edenler tanrılara daha benzer olduğundan onlardan daha dolgun bağışlar almaktadırlar. Ancak aynı zamanda insanların yapay bir şekilde uzaylıları yarattığını ve göksellerin eğilimiyle uyumsuz olduğundan gizlice perişan olup eninde sonunda alenen mutsuz olduklarını da unutma.’
*
Marsilio Ficino’nun ‘Yaşam üzerine 3 kitap’ eserinden, üçüncü kitap, XXIII.bölüm
‘… Diğerlerine göre daha talihsiz olan iki tür insan vardır: hiçbir şey icra etmemiş olan, hiçbir şey yapmayan; doğal yeteneğiyle örtüşmeyen, zekâlarına aykırı bir meslekte çalışanlar. Hiçbir şey yapmamak ot gibi tembel olmayı beraberinde getirir, hâlbuki sürekli hareket halinde olan gökyüzü onları devamlı olarak hareket etmeye teşvik eder. Uyumsuzlar ise göksel patronlarına uygun olmayan işler peşinde olduğundan boşuna çalışır, bunun sonucunda doğaüstü patronları onları terk eder. İlkler şu kadim atasözü teyit eder: ‘T(t)anrılar faaliyette bulunanlara yardım eder; tembellere ise düşmandırlar.’; diğerleri ise başka bir atasözü teyit eder: ‘Minerva’nın istemediği bir şeyi yapma.’ Kanımca Pisagorcu dizeler Jüpiter’e yalvarıp ya kendisinin insan ırkını birçok kötülükten kurtaracağını ya da en azından lider olarak hangi demonu benimsemek gerektiğimizi göstereceğini umut ediyor.
Sonuç olarak yıldızınızın ve demonunuzun size başlangıçta hangi bölgeye konumlandırıp orada yetişmenizi sağladıklarını araştırmanızda fayda var, çünkü orada onlar size daha çok destekleyecektir. Emin olun ki bu alana vardığınızda tininiz tamamen tazelenmiş olacak, duyunuz zinde kalacak, fiziksel bedeniniz daha güçlü olacak, burada çoğunluk sizi destekleyecek, dilekleriniz gerçekleşecek. Bu konuları deneyimle öğrenin; onları bulacağın bölgeyi seç; orada şansla ikamet et. Oradan ayrılırsan dönüp benzer eylemlerde bulunmadığın sürece şansın kötüye gider. Ancak bu bölgede olduğun sürece sürekli olarak hareket halinde kalarak egzersiz ve göksel bedenler gibi çeşitli dairesel hareketler yap (not: Ficino burada Orfik dansa işaret eder). Onların hareket ve çark etmelerinden doğduğun için, benzer hareketleri yaparak korunacaksınız.’
+
Eflatun
‘Timaeus’
47a to 47e
‘Tanrının bize bahşetmiş olduğu gözlerin yüce amacı hakkında konuşacağım. Görme duyusu bize en büyük fayda sağlayanın kaynağıdır; gözlerimiz hiçbir zaman güneşi, yıldızları ve gökyüzünü görmeseydi söylediğimiz kelimeler dile getirilmezdi. Onları ve devrimlerini görmemiz sayı ve zaman, araştırma gücü ve insan hayatının en yüce nimeti olan felsefe hakkında bilgi verdi; burada kaba olanların da takdir edeceği nispeten daha az fayda sağlayan yönlerinden bahsetmiyoruz bile. Tanrı bize görme yetisi verdi ki gökyüzünün düzenine dikkat edip vefasız zihinlerimizde benzer bir düzen yaratalım. Benzer bir şekilde bize konuşma ve işitme yetisi bağışlandı; mantıksız zevk uğruna değil, duygudaşlığa başvurarak ruhun seyirlerini sesin armonisiyle akort ederek kendimizi düzensiz ve nahoş durumlardan iyileştirmek için.’
***
Bir yanıt yazın