Bibliyoterapi
Gönüllerin Ebesi: Sokrates
‘Sokrates’in Ölümü’, 1787, Jacques-Louis David.
*
Çevirmen: Emir Abdülkadir İnanç.
Hakikati Yaşamak
…Xenophon’un Sokrates Hatıraları adlı eserinde Hippias Sokrates’e adaletin ne olduğunu sorup durmak yerine adaletin ne olduğunu ilk ve son kez söylemenin daha iyi olacağını söylemesi üzerine Sokrates cevap olarak: “Eğer adalet üstüne görüşlerimi sözlerle bildirmiyorsam eylemlerimle bildiriyorum” der. Sokrates sözü ve diyalogu tutkuyla severdi. Ancak bize dilin sınırlarını göstermeyi de aynı tutkuyla isterdi. Yaşamadığımız takdirde adaleti asla anlayamayız. Sokrates muhatabının adaleti yaşaması için her özgün hakikat gibi adaletin de tarif edilemez olduğunu anlaması için çabalar. Söylemin sorgulanması, vicdan ve şuurla yaşayıp yaşamayacağına karar verecek ferdin sorgulanmasına götürür…
…Adil olmaya karar veren gönlün yüceliğini dünya üzerindeki hiçbir söylem ifade edemez. Fakat insanın verdiği her karar muhtaç ve kırılgandır. Şu ya da bu eylemde adil olmakla insan tam anlamıyla adil olabilecek bir yaşamın tadını alır. Bu Bilgenin yaşamıdır. Sokrates bilge olmadığının bilincindedir. O sophos değil, philosophos’tur; bilge değil, bilgelikten yoksun olduğu için onu arzulayandır. P. Friedlander’ın dediği gibi “Sokratik ironi gafillik -adaletin ne olduğunu sözlere ifade etmenin imkansızlığı – ve bilinmezin doğrudan tecrübe edilmesi, yani adaletin yüce bir seviyeye ulaştığı adil insanın varlığı arasındaki zıtlığı ifade eder.” Nasıl Kierkegaard sadece Hristiyan olmadığının bilincinde olduğu için Hristiyansa, Sokrates de sadece bilge olmadığının bilincinde olduğu için bilgedir. Bu yokluk halinden muazzam bir iştiyak doğar. İşte bu sebeple philosophos olan Sokrates Batı anlayışında Eros’un kılığına bürünecek, hakiki Güzelliğin arayaşında ebediyete doğru bir avare olacaktır…
Eros
…Diotima’nın söylediğine göre Eros tanrılar ve insanlar arasında aracılık eden bir daimon’dur… Daimon Eros, Diotima’nın tarif ettiğine göre, tanımlanamaz ve sınıflandırılamaz; o da Sokrates gibi atopos’tur. Ne insandır, ne tanrı; ne çirkindir, ne güzel; ne bilgedir, ne gafil; ne iyidir, ne kötü. Yine de arzunun vücut bulmuş halidir; zira, Sokrates gibi, ne güzel ne de bilge olduğunun bilincindedir. İşte bu yüzden bir philosophos’tur – bilgeliğin aşığıdır. Diğer bir deyişle, kemale yücelmeyi arzulamaktadır. Diotima’nın tarifine göre Eros kendi kemaline, yani hakiki benliğine duyduğu arzudur. Varlığın tamlığından yoksun olduğu için acı çekmekte ve bu tamlığa ermek için can atmaktadır. İnsanlar Sokrat-Eros’u sevdiklerinde, Sokrates’le tecelli eden Aşk’ı sevdiklerinde, esas sevdikleri Sokrates’in Güzel’e ve kemale can atması, onlara duyduğu aşktır. Böylece insanlar Sokrates’te kendilerini tamamlamanın yolunu bulurlar.
Diyalog
…Kelamın mantıki hareketlerinden epey ayrı olarak, Sokrates ve muhatabının diyalog sırasında beraber aldığı yol, ortak bir anlaşmaya varma istekleri zaten bir tür sevgidir ve gerçek felsefe bir sistemin inşaatında bulunduğundan çok bu manevi uygulamada bulunur. Diyaloğun esas görevi dilin manevi ve varoluşsal tecrübeyi aktarmakta yetersiz olduğunu; dilin sınırlarını göstermektir. Oysa bir varoluş hali ve manevi uygulama olarak diyalog zaten manevi ve varoluşsal bir tecrübe olmuştur; çünkü, Sokratik felsefe bir sistemin tek başına tasarlanması değil, bilincin uyanması ve yalnızca kişiden kişiye ilişkide ulaşılabilecek bir varlık seviyesine katılımdır. Tıpkı ironik Socrates gibi, Eros da gafil olduğu için hiçbir şey öğretmez, insanları daha bilge hale getirmez; onları başka kılar. O da bir ebedir: ruhların kendilerini doğurmalarına yardımcı olur.
Sokrates’in Ölümü
… öleceği anda şu esrarengiz sözleri söyledi: “Ey Crito, Asclepius’a bir horoz borçluyum.”
***
Bir yanıt yazın