Bibliyoterapi
Eflatun bir söylence: “Cicada’lar”

Sanat eseri Stephanie Puiman Law
*
Türkçe çevirisi: Emir Abdulkadir İnanç
ç.n: Cicada ağustosböceği demektir, ancak burada Cicada olarak isimlendirilen varlıklar eski Yunan’da “nymphe” olarak anılan ve tanrısal varlıklar olan perilere yakınlık göstermektedir. Bu sebeple Cicada termini olduğu gibi bıraktım.
“…/…Sokrates: Öyle gözüküyor ki ihtiyacımız olan zamana sahibiz. Bu öğle sıcağında başımızın tepesinde şarkılar söyleyip, sohbet eden Cicada’ların bizi izlediğini düşünüyorum. Olur da günün ortasında, çoğu insan gibi öttükleri şarkıların cazibesine kapılıp sızdığımız için sohbet etmekten caydığımızı görürlerse muhakkak bulundukları yere gelenlerin, bahar mevsiminde bir öğleden sonra toplaşan koyunlar gibi, uykuya dalmaya hazır bir çift köle olduklarını düşünür ve kendilerini gülmekten alıkoyacak bir sebep bulamazlar. Ancak bizim sohbet ederek, Sirenlere rastlamışçasına, dirayetle etraflarından dolaştığımızı görürlerse memnun olurlar ve ölümlülere verebilecekleri tanrıların hediyesini hemen verirler.
Phaedrus: Nedir bu tanrıların hediyesi? Bunu daha önce duyduğumu sanmıyorum.
Sokrates: Müz’leri (ç.n: Apollon’un önderliğinde yaratıcı, akli ve sanatsal faaliyetlere ilham veren tanrıçalar) seven herkes bu hediyeden haberdardır. Müz’lerin doğumundan önce Cicada’ların insan olduğu söylenir. Müz’ler doğup, ilk ezgi duyulduğunda o zamanın insanları musikinin zevkinden esriyip yemeyi içmeyi unuttar ve fark etmeden ölüverdiler. Cicada’lar bu neslin devamı olarak meydana gelmiştir ve Müz’lerin lütfettiği üzere beslenmeye ihtiyaç duymadan doğarlar. Aksine doğar doğmaz nağme ve ezgilerle şenlik etmeye başlar ve ölene kadar yiyip içmeden bu faaliyetlerini sürdürürler. Öldükten sonra Müz’lerin yanına varır ve her birine hangi ölümlülerin onları nasıl şereflendirdiğini anlatırlar. Terpsichore’ye onu semaya adanmışlıklarıyla ululayan ve böylece onunla can bağı kurmaya layık ölümlülerden; Erato’ya kendilerini aşka ve gönül işlerine adayarak onu ululayan ölümlülerden; diğer tüm Müz’lere da varlıklarını kendilerine ilişkin işlere adayarak onları ululayan ölümlülerden haber ederler. Aralarında en eskileri olan Calliope’ye ve onun hemen ardından gelen, gökleri ve ilahi ve beşerî, tüm kelamı gözeten; seslerin en tatlısıyla ezgiler dillendiren Urania’ya onları felsefeyi yaşayarak ürettikleri özel bir musiki türüyle onurlandıran ölümlülerden haber verirler. Öyleyse bu öğleden sonrayı uyuyarak ziyan etmeyip konuşarak geçirmemiz için pek çok sebep var.
Phaedrus: Haydi konuşalım o zaman.”

***

Bir yanıt yazın