Bibliyoterapi
Yves Marquet: İhvan-ı Safa Risale 38 – Efes’in Yedi Uyurları
Çeviri: Nalan Özkan Lecerf
Risale, kehanetin gizemini simgeleyen Efes’in Yedi Uyurları’nın hikayesiyle bitiyor. Efsane bize Tanrı’nın hırkası altında dirilmenin Manevi Şehrin tüm duraklarını (makamı) dolaşarak kazanıldığını, dünyanın en üst makamı olan melek adaylığına hayattayken yükselebileceğimizi, fiziksel bedenimizden ayrıldığımızda ise meleğe dönüşebileceğimizi gösteriyor.
‘Olağanüstü güçlere sahip, içinde birçok orduyu ve köleyi barındıran büyük bir krallığa sahip olan yüce bir kralın hikayesi var.
1. ADEM. Bu kralın bir erkek çocuğu vardı. Doğası ve karakter özellikleri gereği bu çocuk, başka varlıklardan ve kendi annesinden bile çok ona benziyordu. (Bu büyük kralın ‘Allah’ olduğunu zannedebiliriz. Ancak burada ‘ebeveynler’den bahsediliyor, bu durumda kral acaba ‘akıl’ mıdır? Müslüman Kardeşler – Ihvan – Allah’a ‘kutsal bir eş’ vermiş olamaz). Beslenip, büyüdüğünde ve yetişkin bir erkek olduğunda, babası ona krallığının bir parçasını verdi ve bölükleriyle kölelerine ona itaat etmelerini emretti. Oğluna ise onları akıllıca yönetmesini önerdi. Ona, kendi statüsü hariç, tüm ayrıcalıkları verdi. Oğlan yarım gün (muhtelemen takr. 500 yıl) boyunca hayatın verebileceği tüm güzelliklerin ve zevklerin tadını çıkardı. Ancak ihmalkar ve dikkatsizdi. Ondan önce lider konumuna sahip olan babasının kölelerinden biri onu kıskanmaya başladı ve şöyle dedi: ‘Rahata eremeyeceksin ve zevk bulamayacaksın, çünkü daha yüce olanlar senden gizli tutuluyor ve en lezzetli, iştah açıcı nesne sana yasaklı. Ancak tacı acele bir şekilde talep edersen, ona hemen sahip olacaksın.’ Genç prens ihmalkar ve cahil olduğundan, bu kelimelerle baştan çıkarıldı ve zamanı gelmeden ona verilmeyen ve şimdi zaman olgunlaşmadan talep ettiği şey nedir diye kıskanç hizmetkara sordu. Sonra statüsünden düştü ve hiçbir zaman babasının yanında olan onu geri kazanamadı, çıplaklığını gördü ve hatasını anladı. Babasından korktuğu için kaçtı ve krallığı neredeyse gizli bir şekilde dolaştı. Keder, ızdırap ve fakirlik çekmek zorunda kaldı, bitkinliğe ve sınamaya katlandı. Bir gün babasının yanındayken yaşadığı mutluluğu hatırladı, söylediklerine pişman oldu ve üzüntüden ağlamaya başladı. Sonra, uyku onu ele geçirdi. Babasına getirildi, o da “Bırakın, Cuma’ya kadar uyusun” dedi.
2. NUH. İkinci gün, kralın başka bir oğlu vardı, ağabeysine benziyordu. Beslendi, büyüdü, adam oldu ve gelişti. Ölçülü, saygıdeğer, minnettar ve sabırlıydı. Babası ona krallığının bir parçasını verdi. Ordularına ona itaat etmesini emretti, ona ise onları akıllıca yönetmeyi önerdi. Nuh onları bir araya getirdi, onlara emir verdi, bazı yasaklar koydu, ancak onlar onu dinlemedi ve ona itaat etmedi, çünkü ihtiyar Satürn’e benziyordu. Biraz bekledi, sonra babasına şikayet etti. Onlara öfkelenen babası çoğunu sulara attı (bu kısım Tufan ile ilgili). Onlara ne olduğunu gören oğlu kederlendi ve uykuya daldı.
3. İBRAHİM. Sonra, üçüncü gün, babanın bir başka oğlu daha vardı, diğer iki erkek kardeşlerine benzeyen. Beslendi, büyüdü, adam oldu ve gelişti. İyi, erdemli, bilgeliydi, putları sevmiyordu. Babası ona bahsedilen kardeşlerin görevlerinin aynısını verdi. Yine itaat emretti ve oğluna diğer iki kardeşte olduğu gibi aynı önerileri verdi. Oğlu bölükleri bir araya getirdi, emirler verdi ve yasaklar koydu, ama onlar onu da dinlemedi, çünkü o Jüpiter’e benziyordu ve onları ateşle korkutuyordu (burada Kuran’dan bir alıntı var, 21: 68-69). Sonra babasına gitti, onun için bir tapınak yükseltti (Kabe’yi), ona kurbanlar verdi, ritüeller başlattı (Haca ait olanlar) ve insanlara seslendi: ‘Gel, gel ve gör, daha önce hiç görmediğini ve duy, daha önce hiç duymadığını!’ Sonra uykuya daldı. Babasına getirildi, o da dedi ki: “Bırakın, Cuma’ya kadar uyusun!”. Onun seslenişi ruhların kulaklarında duyulmaksızın ırsi bir şekilde kaldı. Hacılar onun tapınağına gidiyor; onun dışını ve görüntüsünü görüyor, ancak gerçeğini değil. Ayinleri takip ediyorlar, ancak onların manalarını anlamıyorlar, ‘çünkü onlar sağırdırlar, dilsizdirler ve kördürler, bu sebeple akledemezler’ (Kuran, 2:171). Kardeşim, Allah seni koruyor, onlardan biri olmayasın diye! Mantığın ışığında ‘Ruhani varlıklar’ mektubuna bak. Belki ne söylediğimizi, neyi kast ettiğimizi hatırlayacaksın.
4. MUSA. Sonra, dördüncü gün, kralın bir başka oğlu vardı. Bu beslendi, büyüdü ve adam oldu. Güçlü, yürekli ve cesurdu. Babası ona kardeşleri gibi aynı görevleri verdi. Yine itaat emretti ve oğluna diğer iki kardeşte olduğu gibi aynı önerileri verdi. Oğlu bölükleri çağırdı, emirler verdi ve yasaklar koydu. Ama onlar onu dinlemedi, çünkü Mars’a benziyordu. Birbirilerine meydan okudular, savaştılar. Babasının gücünden yardım alarak, onları yendi, parçaladı ve savurdu. Onları yerin dibine ve denize attı (muhtemelen Kızıldeniz’e işaret ediliyor). Sonra bir yabancı gibi yalnız kaldı, çağırdı (muhtemelen cevap vermeyen Allah’a yalvardı); emir verdi (belki Altın Buzağa tapan İsrailoğullarına), ancak artık saygı görmüyordu. Sarsılmış ve üzgün, yorgunluk tarafından ele geçirilmiş, uykuya daldı. Babasına getirildi, o da dedi ki: “Bırakın, Cuma’ya kadar uyusun’.
5. İSA. Beşinci günde, kralın başka bir oğlu vardı, diğerlerinden daha çok ilk ağabeysine benzeyen. Beslendi, büyüdü, adam oldu ve gelişti. İyi bir ruhani yönetmendi, dengeli, hoş ve nazikti. Babası ona kardeşlerin görevlerinin aynısını verdi. Yine itaat emretti ve oğluna aynı önerileri verdi. Oğlu insanları çağırdı, emirler verdi ve yasaklar koydu. Ama onlar onu dinlemedi, çünkü çok fazla Venüs’e benziyordu. Sonra onun üzerine atladılar ve annesinin ona vermiş olduğu gömleğe kadar her şeyini aldılar. Onlara karşı birkaç birliği bir araya getiren ve oğlunu bir ruh (spirit) ile destekleyen babasını görmeye gitti (Ihvan-ı-Safa’lar için Kutsal Ruh, kutsal veya entellektüel bir akına dönüşüyor), bu ruh onların ruhlarına nüfuz etti. Karşılığında, bu kısasın bir kanıtı olarak ruhlarına hükmetti, aynı kendi bedenine (insani şekline) hükmettiği gibi (muhtemelen çarmıha gerilmesi ve havarileri aracılığıyla ‘ruhlara hükmetmesi’ kastediliyor, onları yerleştirmeye vakti kalmadığından yasaları hayata geçirmeyi onlara emretti). Aynı zamanda anında aşağıya inmek istedi (muhtemelen dirilişe işaret ediliyor), ancak babası dedi ki: “Cuma’ya kadar sabırlı ol.”
6. MOHAMMED. Sonra, altıncı günde, kral yıldızlara şöyle dedi: ‘Merkür’e benzeyecek olan oğlum için oluşturma ve rüşvetle dolu olan dünyaya ineceği günü seçin, o gün uyuyan ağabeylerini uyandıracak ve onları Gerçeğe (tabiiki İslam’a) davet edecek, çünkü ben onlardan hoşnutum; yarın kutlama olacak, Cuma gününde. Sonra yargıç gelecek ve anlaşmazlıklarına hakemlik edecek.’
Yıldızların ustaları ve yıldızların yöneticileri Mars’ın ‘evinde’ buluştular ve düşünüp taşındılar.
Yıldızların başı ve yöneticisi Güneş dedi ki: ‘Yeteneklerimin ve erdemlerimin arasından onu görkem, emir, hüküm, güç ve yükseltme yeteneği ile; güzellik ve ışıltı, takdire layık erdem ve övgü, bolluk ve cömertlik ile bezemeyi seçiyorum.’
Şeyhleri Satürn dedi ki: ‘Ben tüm erdemlerimin arasından onu hoşgörü ve itibar, sabır ve azim, düşüncede derinlik ve yükseklik, vefa ve sadakat, düşünceler ve yansımalar ile bezemeyi seçiyorum.’
Adil yargıç Jüpiter dedi ki: ‘Tüm erdemlerimin arasından onu sofuluk ve dindarlık, iyilik ve erdem, adalet ve dürüstlük, doğruluk ve sağduyu duygusu, hakikat ve sadakat, ilgi ve güçlü bir asalet ile bezemeyi seçiyorum.’
Birliklerin başı Mars ise şöyle dedi: ‘Tüm yeteneklerimin ve erdemlerimin arasından onu kararlılık ve kesinlik, cüret ve cesaret, ruhani enerji ve kahramanlık, zafer ve egemenlik, savurganlık ve cömertlik, uyanıklık ile bezemeyi seçiyorum.’
Yıldızların ablası Venüs dedi ki: ‘Tüm yeteneklerimin ve erdemlerimin arasından onu güzellik ve çekicilik, başarı ve mükemmellik, şefkat ve merhamet, aşk ve sevgi, sevinç ve zevk ile bezemeyi seçiyorum.’
Gözler önünde olmayan, ama en şöhretli, çalışmaları oldukça tezahür etmiş, bilimi bereketli, mucizeleri oldukça ünlü ve parlak olan küçük erkek kardeşleri Merkür dedi ki: ‘Tüm yeteneklerimin ve erdemlerimin ve meziyetlerimin arasından onu konuşma sanatı ve yeteneği, muhakeme ve keskinlik, okuma yeteneği ve güzel bir ses, bilim ve bilgelik ile bezemeyi seçiyorum.’
Yıldızların annesi Ay dedi ki: ‘Onu emzireceğim ve büyüteceğim ve tüm yeteneklerimin ve erdemlerimin arasından onu ışık ve ışıltı, genişleme ve büyüme, 3 boyutta hareket, seyahatte hareketlilik, umutta başarı, yaşamlar ve gelenekler hakkında bilgi, sonunun zamanının bilgisi ile bezemeyi seçiyorum.’
Sonra göksel küreler döndü, ruhani varlığın erdemleri gebelik sürecindeydi, göklerin sakinleri iyi haberleri duydu, ve ‘o gecede’ Diriliş’in Üstadı oluşturma ve rüşvet dolu dünyaya yine boruyu üflemek üzere indi. Yeni doğan, 40 güneş günü boyunca rahimde kaldı, 20 gün emzirildi (besbellidir ki burada 40 gün, 40 yıl demek olup, bir peygamberin görevini yerine getirmek için gereken 40 yıla işaret ediyor, 20 gün ise muhtemelen Mohammed’in göreve başlama süresi). Sonra büyütüldü, adam oldu ve gelişti. Herkesten daha çok üçüncü ağabeysine benziyordu (Hanif İbrahim’e gönderme yapılıyor), Jüpiter’in ağabeysi olan Merkür gibiydi. Dengede bulunan 4 elementi ve tüm göksel küreler ile olan uyum ile birbirilerini aynalıyorlardı. Tüm kardeşlerin arasında bu oğlu en çok tamamlanmış bedene, en mükemmel şekle sahipti. Aydın, bilge, güçlü bir kral, adil bir imam, gönderilen peygamberdi. Babası ona tüm krallığını ve kardeşlerinin krallıklarını verdi. Ona karşı gelen herkesin üstesinden geldi, ona teslim oldular. Yanında olan herkesi yükseltti ve destekledi. Krallığında 30 güneş günü boyunca (takr. 30 yıl) yönetti, sonra gurur onu ele geçirdi, nazar ona değdi, hastalanıp 1.000 güneş günü boyunca (takr. 960 güneş yılı) yatakta kaldı, bedeni sağlıklı ancak ruhu hastaydı. Sonra başka bir eve geçti, biraz uyandı, yürüdü, bazı girişimleri tekrar başlattı, dinlendi, baştan çıkarmaları ve arzuları ile dolu olan bu (aşağıda olan) dünyadan sevgi içti, iştahları kabartan şaraptan sarhoş oldu, babasının mağarasına girdi ve kardeşlerinin yanında uykuya daldı. Orada uzun bir süre kaldılar. Uyku dönemi sona erdiğinde ve zaman yaklaştığında babaları onu çağırdı: ‘İhmalkarlığınız ve uykunuzdan uyanmanın vakti gelmedi mi? Size unuttuğunuz ‘başlangıcınızı’ hatırlatsam? Ve yolculuğunuzdan dönüp, kaynağa geri dönmeniz gerektiğini? Çünkü tüm başlangıçların bir sonu vardır, tüm yaşamın ölümü, ve tüm ölümlerin uyanışı. Yokluğunuzdan geri dönmeye acele edin, çünkü yedi gökün yaratılışı altı günde yapıldı ve yarın, Cuma günü, Efendiniz sekiz melek tarafından taşınacak olan Taht’a oturacak.’
300 yıl ve 54 gün (ay takvimine göre güneş günleri) uyuduktan sonra yedi olarak saydığımız ve sekizinci köpekleri olan kardeşler uyandı ve mağarada ne kadar zaman geçirdiklerini kendilerine sordu.
Sonra babaları kardeşlerine dedi ki: ‘Onlar hakkında konuşma ve kimseye onlar hakkında danışma.’ Konuşmadılar ve sırı tuttular, Kuran’da bahsedildiği gibi: (58:7) ‘Üç kişinin gizli bulunduğu yerde dördüncü mutlaka O’dur; beş kişinin gizli bulunduğu yerde altıncıları mutlaka O’dur; bunlardan az veya çok, ne olursa olsunlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar, mutlak onlarla beraberdir. Sonra, kıyamet günü, işlediklerini onlara haber verir. Doğrusu Allah, her şeyi bilendir.’
Kardeşim, bu ipuçları ve uyarıları anla, onları eşdeğer sırlarla ölç ve Gizemleri açığa vurma. Belki ihmalkarlık ve cahillikten uyanacaksın, boru ötmeden, kıyamet kopmadan: Allah’ı hatırlamaya acele edin ve ‘alış-verişi bırakın. […] bu sizin için daha hayırlıdır!’ (Kuran, 62:9) ve ‘Günahkârları da susuz olarak cehenneme süreceyiz’ (Kuran 19:86), bazı erzakları buraya taşıyacağız, siz gitmek üzereyken. En iyi erzaklar dindarlıktır (harfi harfine korku), ‘ey akıl sahipleri, benden korkun’ (Kuran 2:197). Allah seninle, kardeşlerimizle ve bizimle ilgilenir inşallah ve hepimizi doğru yola sokar!’.’
* * *
Bir yanıt yazın