Skip to main content
Bibliyoterapi

Filozof Sallustius Efsane hakkında

A possible representation of Sallustius.

A medal in the Ancient Roman medals collections

of the Museo archeologico nazionale of Florence. Picture by Sailko.

*

Çeviri: Nalan Özkan Lecerf

Öyleyse eskilerin bu doktrinleri neden terk ettiğini ve mitleri kullandıklarını sorgulayabiliriz. Mitlerin ilk yararı bizleri araştırmaya sevk edip zihinlerimizi boş bırakmamasıdır.

Mitlerin kutsal olduğunu onları kullananlardan görebiliriz. Mitler ilahm almış şairler, en iyi filozoflar, gizemleri yerleştirenler ve kehanetlerde Tanrılar tarafından kullanıldı. Ancak mitlerin neden kutsal olduğu sorusu felsefe tarafından araştırılmalıdır. Tüm var olan şeyler benzer olanda neşe bulup benzer olmayanı ret ettiğine göre Tanrılar hakkındaki hikayeler de Tanrılar gibi olmalıydı, böylece her ikisi de kutsal öze layık olup Tanrılar hakkında konuşanların karşısında onları iyi niyetli kılardı: Bu ancak mitler aracılığıyla yapılabilirdi.

Şimdi mitler Tanrıların kendisini ve Tanrıların iyiliğini temsil etmektedir – her zaman konuşulan ve konuşulamayanın, açığa çıkan ve çıkmayanın, net ve gizli olanın arasındaki farkı konu alarak: Tanrılar duyularının algısından elde edilen meyveleri herkese erişilir kılarken zekanınkilerini sadece bilge olanlarla paylaştı, böylece mitler Tanrıların varoluşunu herkese açık ederken sadece anlayanlara onların kim ve ne olduğunu aktardı.

Onlar aynı zamanda Tanrıların aktivitelerini temsil eder. Biri beden ve şeylerin görünür, ancak ruh ve zihinlerin gizli olduğu dünyayı mit olarak görebilir. Bunun yanı sıra Tanrılar hakkındaki tüm gerçeği herkese öğretme dileği aptallarda saygısızlık yaratır, çünkü onlar anlayamaz, iyi olan ise gayretten yoksundur, oysa gerçeği mitlerde saklamak aptalın saygısızlığını önler ve iyi olanın felsefe öğrenmesini mecbur kılar.

Ancak mitlere neden zina, hırsızlık, kompleks baba-çocuk ilişkisi ve tüm diğer saçmalıkları koydular? Belki de hayranlık uyandıracak şey budur. Bu, görünen saçmalık aracılığıyla ruh kelimelerin birer örtü olduğunu anında hissedip gerçeğin bir gizem olduğuna inansın diye yapılmıştır.’

The ‘Council of the Gods’ by Peter Paul Rubens (1577-1640).

*

Mitlerin bazıları teolojik, bazıları fiziksel, bazıları psişik ve bazıları maddeseldir. Bazıları ise son ikisinin karışımıdır.

Teolojik olanlar bedensel bir şekil kullanmayıp Tanrıların özünü tefekkür eder: örneğin çocuklarını yutan Kronos. Tanrı entelektüel olduğundan ve tüm zeka kendine döndüğünden bu mit tanrının özünü alegori olarak ifade eder.

Mitler Tanrıların yeryüzündeki aktivitelerini ifade ettiklerinde fiziksel olarak algılanabilir: örneğin günümüzden önce insanlar Kronos’u zaman olarak algılayıp zamanın bölmelerini oğulları olarak adlandırdılar, bu oğlanlar babaları tarafından yenmiştir.

Psişik olarak ruhun aktivitelerine bakmak mümkündür; ruhun düşTünce eylemleri, başka nesnelere geçmelerine rağmen onlara sebep olan babalarının içinde kalırlar.

Maddesel ve sonuncusu en çok Mısırlılar tarafından kullanıldı, cehaletlerinden ötürü nesneleri Tanrılar sanıp onları çağırdılar: örneğin dünyayı İsis, nemi Osiris, sıcaklığı Tifon veya yine suyu Kronos, yeryüzünün meyvelerini Adonis ve şarabı Dionysus olarak adlandırdılar.

Bu nesnelerin çeşitli bitki, taş ve hayvanlar gibi Tanrılar için kutsal olduğunu söylemek duyarlı insanlar için mümkündür, ancak onların Tanrılar olduğunu söylemek delilerin yapacağı şeydir – belki hem güneş küresinin hem de küreden gelen ışığın topyekûn ‘güneş’ olarak adlandırılması hariç tutulabilir.

Mitin karışık hali birçok örnekte görülebilir: örneğin Tanrıların bir ziyafetinde Discord’un altından bir elma aşağıya attığını söylüyorlar; Tanrıçalar buna karşı çıktı ve Zeus tarafından Paris’e yargılanmak üzere gönderildi. Paris Afrodit’i güzel buldu ve ona elmayı verdi. Ziyafet burada Tanrıların hiperkozmik güçlerini belirtir; bu yüzden hepsi birliktedir. Altın elma zıtlıklardan oluşan dünya olup doğal olarak ‘Discord tarafından atıldığı’ söylenir. Farklı tanrılar dünyaya farklı armağanlar verir ve bu nedenle ‘elmaya itiraz ettikleri’ söylenir. Ruh duyuya göre yaşadığından – bundan dolayı Paris neyse odur – ve güzellikten başka dünyanın diğer güçlerini görmediğinden elmanın Afrodit’e ait olduğunu açıklar.

Teolojik mitler filozoflar, fiziksel ve psişik olanlar şairler, karışık olanlar ise, her bir inisiyasyon bizi dünya ve tanrılarla birleştirdiğinden, dini inisiyasyonlar için vardır.

Başka bir mite bakıldığında Tanrıların Anası Gallus Attis’i nehrin kıyısında gördüğü ve ona aşık olduğu, onu alıp yıldızlarla bezenmiş başlığıyla taçlandırdığı ve sonrasında yanında tuttuğu söylenir. Attis bir su perisine aşık olur, onunla yaşamak üzere Ana’yı terk eder. Bundan dolayı Tanrıların Anası Attis’i çılgına döndürerek üreme organlarını kesmesine, onları su perisine bırakmasına ve kendisine dönmesine neden olur.

Tanrıların Annesi hayatı doğuran ilkedir; bu yüzden Ana olarak adlandırılır. Attis doğan ve ölen her şeyin yaratıcıdır; bu yüzden Gallus nehrin kıyısında bulunduğu söylenir. Gallus, bedenin tutkuya tabi olmaya başladığı nokta anlamına gelen Galaksi veya Samanyolu’nu temsil eder. İlk tanrılar sonradan gelen ikincileri mükemmelleştirdiğinden Ana Attis’i sever ve ona göksel güçler verir. Başlığın anlamı budur. Attis bir su perisini sever: su perileri nesilleri yönetir, çünkü doğan her şey sıvıdır. Ancak doğum süreci bir yerlerde durması ve kötünün kötüsü üretilmemesi gerektiğinden yaratıcı bu şeylerin üreme güçlerini yok etmesine izin verip Tanrılara geri döner. Bunlar hiçbir zaman olmamıştır, ama her zaman buradadır. Zihin her şeyi aynı anda görür, ancak mantık (veya konuşma) bazıları önce diğerlerini sonra ifade eder. Dolayısıyla mit evrenle uyum içinde olduğundan evreni taklit eden bir festival düzenliyoruz. Başka türlü bir üst düzeye nasıl ulaşabiliriz?

İlk başta biz kendimiz gökten düşmüşüz ve su perisi yaşıyoruz, umutsuzluk içinde. Mısırdan, tüm zengin ve kirli yiyecekten uzak duruyoruz, çünkü ikisi de ruha düşmandır. Daha sonra ağacın kesilmesi ve oruç tutulduğu günler geliyor, sanki bizler de üremenin devam eden sürecini kesiyormuşuz gibi. Devamında tekrar doğmuşuz gibi sütün içilmesi; ve sonrasında Tanrılara dönüş gibi kutlamalar, süslemelerdir sırada olan.

Törenin mevsimi bu açıklamaların gerçeğine bir kanıttır. Ritüeller yeryüzünün meyvelerinin üretimi artık sona erdiğinde, ilkbahar ekinoksunda yapılır. Günler geceden uzun olur, bu yükselen ruhlar için de geçerlidir. (En azından diğer ekinoks mitolojide ruhların inişi olan Kore’nin tecavüzünün olduğu zamandır.)

 

İstanbul Arkeoloji Müzesi’nden.

***

About Sallustius the philosopher: https://en.wikipedia.org/wiki/Salutius / English translation source: http://www.goddess-athena.org/Encyclopedia/Friends/Sallustius/index.htm
Filozof Sallustius Efsane hakkında

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

ReCAPTCHA doğrulama süresi sona erdi. Lütfen sayfayı yeniden yükleyin.

TÜM HAKLAR SAKLIDIR VIA HYGEIA 2022