Bibliyoterapi
Bir Gül Haç Duası – J. van de Velde
‘Pegasus’, engraving in Gottfried Arnold’s 1699-1700
‘Unpartheyische Kirchen- und Ketzer-Historien’
*
Çeviri: Nalan Özkan Lecerf
*
Gül Haç Kardeşliği’nin Tanrı ile Monoloğu
‘Ah Sen, her zaman her yerde var olan, her daim iyi olan, duy beni: toz olmak, Yeryüzü’nden yükselen ve senin herhangi bir Nefes’in ile dağıtılabilen bir sis gibi olmak için sana dua ediyorum. Sen bana Ruh ve onu yönetebilmek için kurallar verdin; ilki olarak belirlediğin Ölümsüz kuralı, Görkemi’ni aradığım tüm Yolları’mda ihtiyaç olarak karşıma çıksın. Ve seni içtenlikle bilemediğim zaman, sadece Zekam değil, cahilliğim de seni övsün.
Sen Kusursuzluk’sun, Vahiylerin bana mutluluk getirdi; bu yüzden, Ey Kutsal Olan ! Ey Yüce Yaratıcı, bu gizemlerin benim Görkemim için değil, seninki için vahiy edilmesine izin ver, bundan zevk al, sanki senin hediyelerinmiş gibi. Sana yalvarıyorum, bağışlayıcı Tanrı, cahil ve kıskanç insanların, şerefini sarsmak için Gerçeğe hakaret eden, Tanrı’nın vahiy ettiğinin açıklanmasına izin verilmediğini dile getirenlerin eline düşme.
Gül Haç’ın Filozofu’nun bu sırrı Tanrı’nın göğüsüne emanet ettiği doğrudur. Onu yayımlamak için cesaretlendirildim; dua ediyorum ki Kutsal Üçlü Birliği yazdığım gibi basılsın; Gerçek, dilin üslubundan dolayı karanlığa sürüklenmesin. İyiliksever Tanrı, senin yanında hiçbir şey yoktur. Ah! Ruh’uma ak. Ve onu Lütuf’un, aydınlatman ve vahiylerin ile nemlendir. Sana bağlı olayım. İnsanoğlu seni Kral’ı olarak görmesi hoşuna gidiyor; ona vahiy olarak verdiğin Bilgi’nin Bal’ını saklama, Seni onure eden kimse gibi kendimi önüne atıyorum, ayaklarına kapanıyorum.
Sana olan güvenimi güçlendir. Çünkü sen Lütuf’un Kaynağı’sın, ve sen ancak merhametli olabilirsin; hiçbir zaman aşağılanmış, ancak sana güvenen ruhu aldatmazsın. Ve ben senin kurallarına göre yaşamadığım sürece savunulmadığım için, ruhumu yöneten Sen, niyetine itaat etmemi sağla. Böylece bana bağışladıklarını saklayarak Vicdanımı kirletmem, çünkü bu içimdeki varlığı yozlaştırır ve senin aydınlatan ruhunu kaçırır.
Gerçekliğin izinde bana yol gösteren o kutsal vahiyinden çoktan ayrıştırıldığımdan korkuyorum. Bu yüzden kendimi bir tövbekar gibi Tahtın’ın önüne atıyor, beni bağışlaman için yalvarıyorum. Tanrı’m, biliyorum bu Ruh’un anlayabileceğinin ötesinde olan bir gizem, bu yüzden İnsanoğlu onda dinlendiği sürece kendini güvende hissettiği için memnuniyet duyar; ey Sen, tüm varlıkların varlığı, sana doğru yükselmemi nasip et, kendimi senin babacan ve merhametli kollarına atmama izin ver.
Özgürce ve içtenlikle, Kutsal Üçlü Birliği’nin adına, bana ve başkalarına verdiklerin için teşekkür ederim. Vahiyin şeytanın bir oyunu veya bir rüya gibi karşımıza çıkmadı, sürekli akan lütufundan alınan bir ilham olarak hayat buldu.
Vermek ve Almak, ikisi de senin elinde, ve bana verdiklerinden memnunum; İyiliksever Tanrı, ruhuma güneş aç, bana seni memnun eden bir kalp ver, bana verdiklerinin ötesini istemiyorum senden, seni lekesiz bir şekilde korumamı sağla; beni ruhumu tahrip etmeyi çalışan Şeytan’ın, İnsanların sinsiliğinden ve ölümlü olmanın getirdiği korkudan uzak tut. Daha Asil bir düzeyde olmamı sağlayarak, Şerefimin onları reddetmesini nasip et.
Beni benden al ve seninle doldur.
İyi dileklerini bu çifte arzuya yönlendir: Gerçekten iyi ve bilge, sonsuzluğun gerçekliği uğruna, minnettar olayım.’
Bir yanıt yazın