Bibliyoterapi
‘Serendipity (İng.)’ Kelimesinin Anlamını Biliyor Musunuz?

‘3 Brothers’,
Rajput Marwari painting,
17th century.
*
Çeviri: Nalan Özkan Lecerf
Arkadaşlar, ‘Serendipity’ kelimesinin anlamını biliyor musunuz?
‘Serendipity’, ‘şans eseri ilginç/yararlı bir şeyler keşfetme yeteneği’ veya ‘keyiflendiren bir sürpriz’ anlamına gelir. Sözcük 1754 yılında Horace Walpole tarafından ortaya atılmış. Arkadaşına yazdığı bir mektupta ‘Serendip ülkesinin üç prensi’ adlı Fars masalına gönderme yaparak beklenmedik bir keşif yaptığını belirtir. Söz konusu mektupta prenslerin “aramazken her zaman bir şeyleri kazara veya tesadüfen bulduklarını” anlatır.

‘Serendip ülkesinin üç prensi’ 1557 yılında Venedig’te Michele Tramezzino tarafından yayınlanan ‘Peregrinaggio di tre giovani figliuoli del re di Serendippo’ hikayesinin İngilizce versiyonudur. Tramezzino’nun iddiasına göre kendisi hikayeyi 1302 yılında Amir Khusrau tarafından yazılan ‘Hasht-Bihisht’ başlıklı şiiri Farsça’dan İtalyanca’ya çevirerek adapte eden Christophero Armeno’dan duymuştur. Hikaye Fransızca tercümesinden sonra İngilizce’de hayat bulmuş olup günümüzde baskısı tükenmiş birçok dilde mevcuttur. Serendip, Sri Lanka olarak bildiğimiz ülkenin Farsça-Arabça’daki adıdır.
İngilizce konuşulan ülkelerde bu hikaye üç prensin “kazara ve sağgörüyle” kaybolmuş bir devenin tasvirini yaptıkları bu “aptalca masal”ın bir bölümünü hatırlayan Horace Walpole tarafından ortaya atılan ‘serendipity’ kelimesinin kaynağı olarak görülür. Hikaye aynı zamanda Voltaire tarafından 1747 yılında yayınladığı Zadig romanında da kullanılmış olup farklı bir yoldan da günümüze miras kalmıştır. Bununla birlikte hem dedektif kurgunun gelişimine hem de bilimsel yöntemlerine dair bir anlayışın kazanılmasına katkıda bulunmuştur.
*
Hikaye
“Kadim zamanlarda Uzak Doğu’da Serendippo diye bir ülkede Giaffer adında çok güçlü bir kral yaşarmış. Sevdiği üç oğlu varmış. İyi bir baba olarak onların eğitimleri için endişelendiğinden onlara güç bahşetmesinin yanı sıra onları prenslere layık erdemlerle donatılması gerektiğine karar vermiştir.”
En iyi hocaları tutmuştur. “Onlara oğullarının eğitimini emanet etmiş ve yapabilecekleri en iyi şeyin alacakları eğitimlerden sonra görür görmez onun oğulları olarak tanınmaları olacağını düşünmüştür.”
Prenslerin sanat ve bilimde gösterdikleri harika gelişmeyi gören hocalar bunu krala bildirmiştir. Ancak kral hala aldıkları eğitimden şüphe duyarak oğullarını sırayla çağırmış ve onları kral ilan ederek tefekküre adanmış bir hayata geçiş yapacağını söylemiş. Her biri babanın yönetmek için sahip olduğu üstün bilgeliği ve sağlığı onaylayarak teklifi kibarca red etmiş.
Kral bundan memnuniyet duymuş ancak oğullarının fazlaca korunaklı ve ayrıcalıklı büyüdüğünden endişe ederek tahtı red ettikleri için öfkeliymiş gibi davranmış ve onları uzaklara göndermiş.
*
Kaybolan deve
Gittikleri yere vardıkları anda bu üç prens hiç görmedikleri bir deveye ilişkin ipuçları takip ederek kusursuz bir tasvir ortaya çıkarmış. Devenin topal, bir gözü kör, bir dişi eksik, hamile bir kadın taşıdığını ve bir tarafında bal diğer tarafında tereyağı taşıdığı sonucuna varmışlar. Daha sonra deveyi kaybeden tüccarla karşılaştıklarında ona gözlemlerini aktarmışlar. Onları hırsızlıkla suçlamış ve cezalandırılmaları için Beramo imparatorunun karşısına çıkarmış.
Beramo onlara hiç görmedikleri bu deveyi nasıl olur da bu kadar kesin tanımlarla anlatabildiklerini sormuş. Prenslerin cevaplarından devenin tasvirini net bir şekilde yapabilmeleri için küçük ipuçları takip ettikleri anlaşılmış.
Yolun bir tarafında daha az yeşil olan çimenlerin yendiğini görmüşler, dolayısıyla devenin diğer tarafa bakan gözünün kör olması gerektiği kanısına varmışlar. Yolda bir diş büyüklüğünde olan çiğnenen çimenlerden topaklarını görünce bir dişinin eksik olduğuna ve çimenlerin bu boşluktan düştüğüne karar vermişler. Yol izleri sadece 3 ayağın izlerini ve bir diğerinin çekilmiş izini gösterince, devenin topal olduğu sonucuna varmışlar. Deve bir tarafında tereyağı diğer tarafında bal taşıdığı ise aşikardı, çünkü erimiş tereyağının döküldüğü yere karıncalar, balın döküldüğü diğer yere arılar üşüşmüş.
Kadına gelince bir prens şunu paylaştı: “Devenin diz çöktüğü yerde beliren izlerin yakınında ayak izleri vardı, bir kadını taşımış olmalıydı. Yakında biraz idrar vardı, parmağımı ıslattım ve kokuya verilen tepkiyle bu izinin bir kadına ait olduğunu gösteren bir çeşit cinsel şehvet hissettim.”
Bir diğer prens ise şunu belirtti: “Bu kadının hamile olduğunu tahmin ettim, çünkü yerdeki el izleri çişini yaparken elleriyle kendini desteklediğini gösteriyor.”
O anda bir gezgin girmiş sahneye ve çölde gezen kayıp bir deveyi bulduğunu söylemiş. Beramo prensleri azad etmiş, onları ödüllendirmiş ve danışmanları yapmış.
Söz konusu üç prensin sağgörülerini gösterdikleri, hikayenin için hikayenin anlatıldığı ve tabii ki mutlu son ile bittiği başka maceraları da var.
Kaynak: Wikipedia
*
Kapanışı yaparken 3 Prens’in Yolculuğu ile (arketipsel dinamikleri itibariyla muhtemelen zıttını temsil eden) sezgi ve pratiğe dayalı bilgileriyle onlara yön veren yıldızı takip ederek (genç) Kral’ı ziyaret etmeye giden 3 Müneccim Kralı’ın arasındaki ilginç benzerliğe dikkat çekmek istiyoruz. Aşağıda paylaştığımız resimde hediyelerini getirdiklerini görürüz. Bunun yanı sıra yan tarafta ‘nitelikleri’ne gönderme yapan bir deveyi fark ederiz. Buradaki deve alçak egolar tarafından yaratılan kum fırtınasında bile başını dimdik tutan yüksek benliği temsil ederken, 3 Prensin hikayesinde niteliklerden ziyade kusurları sergiler (topal, kör, bir dişi kayıp).
Son resim Heinrich Kunrath’a ait olup ‘Sonsuz Bilim’in Amfitiyatrosu’ adını taşıyan ünlü çalışmalarındandır. Gözlük takan, mum ve meşale ile çevrelenmiş olan, ancak buna rağmen Gerçeğin ışığını algılayamayan baykuşu tesmil eder. 3 Prensin hikayesinde olduğu gibi kusurlara gönderme yapılmaktadır. Sevgiler, Nalan ve Nico
***

Bir yanıt yazın