Skip to main content
Bibliyoterapi

Louis Claude de Saint Martin – Kutsal, Spiritüel, Doğal, vb. Aynaların ruhu üzerine …

Hilma af Klint: ‘Untitled’ at Wikimedia Commons.

*

Çeviri: Nalan Özkan Lecerf

Allah’ın milyonlarca ruhsal varlık üretmesinin nedeni, onların salt var olması ile kendi yaradılışının bir suretine sahip olabilmesidir; çünkü, daha önce fark ettiği gibi, bu olmaksızın, kendini tanıyamaz; her yönden gelen sayısız hatalara rağmen, etrafında her biri kendi özelliğine sahip evrensel ışınlar, kendini ancak bir sonuç olarak bilebilir, kendi merkezinde durarak, sırrına erişilmez bir büyü ile çevrili.

Ruhsal varlıklarda aynı kanun geçerlidir. Düşüncelerimizin derinliğini ancak içimizde doğan görüntüler sayesinde bilebiliriz. Bu görüntüler merkezimizden akar ve sınırlı güçlerinden dolayı ancak ortak potansiyelleri verimli bir şekilde toplanırsa duyarlı ve anlaşılır bir hal alır. Bu görüntüler özümüzün kendini içinde tasarladığı ve kendi hazinelerine yönelik bilgi edindiği aynalardır. Bu yüzden entellektüel ve manevi becerilerimizi ne kadar doğru bir şekilde kullanırsak, o kadar varlığımızın doğasına yönelik saygı ve hayranlık kazanırız. Ayrıca Allah’ın kendisini tanımaya yönelik işleyen ve bizi yardım için davet eden yüce planı yerine getiririz. O, sadece etrafında saf ve temiz aynalar bularak kendi ışınlarını yansıtabilir.

Aynaların bu kanunu o kadar temeldir ki, sadece kendi zihnimiz tarafından yaratılan yapılar görüntülerimizi toparlamaya ve yansıtmaya yardımcı olmaz, aynı zamanda etrafımızı çevreleyen herşey bu misyonu yerine getirmemizi sağlayabilir; bu yüzden sürekli olarak etrafımızdaki şekillere bakarız: Bu bizi sanata ve bilime tutkulu bir şekilde adanmamıza, gözümüze çarpan ve, Allah’ın bilgeliğini yansıttığımız gibi, bize kendi bilgeliğimizi yansıtan etrafımızdaki nesneleri öğrenmemize neden olur. Bu yüzden arkadaşlarımızın kalbinde ve zihninde yer edinmek isteriz, çünkü kendi aynalarımızın yoğunluğunu artıracak olan başka aynalar bulmalıyız. Bu olgu aynı zamanda kendi varlığımızın ana ve yüce hedefine erişmemize yardımcı oluyor.

Ancak içimizde ve çevremizde kendi ölçülerine göre potansiyellerimizi ve manevi hazinelerimizi yansıtan, gerçeğin bereketli zenginliğini gösteren sadık aynalar yaratabilirsek, o zaman orada onu geri çeviren vefasız aynalar da olabilir; bu da ‘hafif’, budala ve saygısız insanların ortaya çıkmasına neden olur; böylece insanların arasında gerçeğe muhalif olan birkaç türde insanoğlu vardır: biri düşüncelerinden faydalanmaz, diğeri ise onları yanlış kullanır; farklı sınıflarda yer alan bu insanlar gerçeğin aşırı zıttında yer alır.

Son olarak doğal varlıkların da kendi becerilerinin tümünü yansıtacak aynaları var. Bu, tüm nesillerin hedefi ve nihai gayesidir, bu nihai sebepten ötürü olağanüstü babacan ve anaç sevgi akıyor. Aksi halde bu sevgi kendini saklı ve karanlık bir şekilde bilirdi, ne gerçek gücünün, ne de varlığın tezahür etmiş kanıtının farkında olurdu; ancak sadece nesilin ve korumaların becerilerinin yansıması ile maddi ve hayvansal sınıfın aynaları kendilerini sınırlıyorlar; bu sınıfın, insanoğlunda olduğu gibi, kendi bilgeliğinin özelliklerini kendilerine yansıtacak ve kendini içinde tasarlayabilecek aynaları yok; ihtiyacı yok, çünkü bilgelik gerektirecek çalışmalar üretmiyor.

Aynaların kademeli, bir düzen kuran zinciri, daha erken oluşturduğumuz birimlerin hiyerarşisine bağlıdır; çünkü baskın olan birliğin benzerliğinde varlıkların hiçbir sınıfı var olamaz. Onlar sadece kendi yetki alanındaki kısmi birimde var olabilirler, çünkü varlıkların her bir sınıfı hiyerarşide bir üst basamakta yer alan sınıf için bir ayna ve dinlenme yeri olarak kullanılır; tüm birlik bir ayna olduğundan ötürü.

Bu yüzden insanoğlunun rolü bu kadar önemliydi. Eğer ki kendi yetki alanındaki kısmi birimindeki uyumu koruyabildiği vakit yüce ve evrensel birliğin aynası olabiliyorsa, o zaman ne bu kısmi birimin uyumunda kendine bakmayı, ne de baskın olan birliğin aynası ve dinlenme yeri olmayı ihmal edebilirdi; aynı zamanda, insanoğlunun kararmaya yüz tutmuş bu aynası, kendisinden sonra hiyerarşide yer alan aynalar zincirini olumsuz etkiliyor, onları da matlaştırıyordu.

Bu yüzden fiziksel gözü bozulan ve kararan insanoğlunun, çevresinde egemenliği altında bulunan ve ondan ilgi, bakım ve güzelleştirme bekleyen doğal nesnelerle olan bağlantısı kopmuştur.”

*

Orijinal Fransızca

A silhouette portrait of Louis Claude de Saint Martin.

***

Source: Louis Claude de Saint Martin‘s ‘ The Spirit of Things’, volume 1, Chez Laran Imprimeur-Libraire, Paris 1800. Page 50 to 53. 🌿More about Louis Claude de Saint Martin: https://en.wikipedia.org/wiki/Louis_Claude_de_Saint-Martin
Louis Claude de Saint Martin – Kutsal, Spiritüel, Doğal, vb. Aynaların ruhu üzerine …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.

TÜM HAKLAR SAKLIDIR VIA HYGEIA 2022