Skip to main content
Bibliyoterapi

Simone Weil ve Klasik Tefsirden Bir Seçki – VIII. Bölüm: Zeus ve Prometheus

Fransız filozof

Simone Weil (1909–1943)

*

Çeviri: Nalan Özkan Lecerf


Via-HYGEIA’nın Mavi Ev’inden bugünkü paylaşımımız, Fransız filozof Simone Weil’in anısına adanmış olan ve “Zeus ile Prometheus” teması etrafında şekillenen seçkimizin sekizinci bölümünü oluşturmaktadır.

Bu bölümde yer verdiğimiz alıntı, Simone Weil’in La Source Grecque (Gallimard Yayınları, Paris 1953) adlı eserinden alınmıştır ve Aiskhylos’un Agamemnon adlı tragedyasının 160 ila 183. dizeleri arasındaki pasaj üzerine kaleme aldığı yorumunu içermektedir. Orijinal metin Fransızca olup, Türkçe çevirisi İngilizce çevirisi temel alınarak hazırlanmıştır.

Bu koro bölümü, Oresteia üçlemesinin hem felsefi yoğunluk hem de teolojik derinlik açısından en dikkat çekici pasajlarından biridir. İlahi adalet temaları, insan ızdırabı ile bilgelik ve öğrenmenin paradoksal doğası etrafında örülerek sunulur. Aiskhylos burada, tanrısal iradenin gizemi, aklın sınırları ve ıstırap aracılığıyla kat edilen acımasız fakat aydınlatıcı yol üzerine teolojik bir tefekkür ortaya koyar.

Zeus, bu bağlamda yalnızca mutlak kudretin değil, aynı zamanda kozmosun kavranması güç, çoğu zaman sert ve sarsıcı olan mantığının da simgesidir. Aiskhylos’un dramatik evreninde lütuf ve adalet ani ya da kolay biçimde değil; şiddet, arınma ve dönüşüm süreçleri aracılığıyla tecelli eder.

**

Yunanca orijinal

*

Türkçe çeviri

I – Aiskhylos’un ‘Agamemnon’

adlı eserinden alıntı, 160. ila 183. 

 

Zeus — her kimse o,
ve eğer bu ad hoşuna gidiyorsa dualarda,
ben de bu adla sesleniyorum ona.
Her şeyi düşündüm, tarttım,
ama aklımdaki bu cehalet yükünü
atmanın bir yolunu bulamadım;
yalnızca Zeus’un ışığında,
bu ağırlık kalkar zihnimden.

Bir zamanlar yüce olan,
dev gücüyle titreşen ilah,
artık sanki hiç var olmamış gibi,
adı anılmaz oldu.
Onun ardından gelen de kendi efendisine yenildi,
ve silindi gitti.
Korkusuzca haykır: Zafer Zeus’un!
Bu söz gerçeğin ta kendisidir:

Zeus, insanı düşünmeye sevk eden,
ve bilgelik ancak acıyla gelir diye
yasayı koyan O’dur.
Hala, uykuda bile damlar yüreğe
acının anısı;
zevkin içinde uyanır ölçülülük.
Ve tanrılardan —yücelik içinde oturanlardan—
lütuf gelir, ama her zaman şiddetle karışık.

 

Metnin özgün (Yunanca) kaynağı: Aiskhylos, The Agamemnon of Aeschylus: A Revised Text and a Translation, William W. Goodwin tarafından hazırlanmıştır. Boston: Ginn & Company, 1906, ss. 13–15.

Türkçe çeviri metninin kaynağı (Yunanca’dan İngilizce’ye): Aiskhylos, Oresteia, çev. ve giriş yazısı: Richmond Lattimore. Chicago: The University of Chicago Press, 1953, ss. 39–40.

 

*

II – Simone Weil’in Yorumu

Aiskhylos’un Agamemnon adlı tragedyasındaki bu koro bölümü—ki Yunanca özgün biçimi oldukça zorludur ve başka dillere hakkıyla çevrilmesi neredeyse imkansız addedilir—özellikle Eleusis Gizemleri’ne (Mysteria) inisiye edilmiş bireylere aktarılan ezoterik öğretileri ima etmesi bakımından dikkate değerdir. Aiskhylos’un tragedyalarının, bu doktrinel zeminden yoğun biçimde etkilendiği açıkça gözlemlenmektedir. Burada Zeus, yalnızca Olimposlu bir tanrı olarak değil, aynı zamanda yüce bir varlık, tek Tanrı (monotheos) konumunda ele alınmakta; adaletin, ölçünün ve özellikle de aşırılığın (ὕβρις, hybris) cezalandırılmasının ilahi ilkesi olarak konumlandırılmaktadır.

Bu pasajda, “anlama” (νοεῖν) nihai son olarak sunulmaktadır—ki bu anlam, insanın evrenle, diğer insanlarla ve kendisiyle kurduğu ilişkinin kavranmasına yöneliktir. Söz konusu bilgiye ulaşmanın vazgeçilmez koşulu olarak ise “acı çekme” (pathos) gösterilmekte; fakat bu acı, sadece bu türden bir içsel kavrayışı mümkün kıldığı sürece değerli addedilmektedir. Yunan düşüncesinde acının kendisine içkin bir değer atfedilmez; bu tür bir yaklaşım, daha çok modern dönemdeki kimi nevrotik eğilimlerin yansımasıdır. Burada kullanılan παθός (pathos) terimi, doğrudan fiziksel acıdan ziyade katlanma, dayanma ve edilgen deneyimle biçimlenen bir içsel süreci ifade eder.

İnsan istemediği şeye katlanmalıdır; Ἀνάγκη (Ananke, Zorunluluk) karşısında boyun eğmiş halde kendini bulmalıdır. Sınav ve felaketler, uyurken damla damla kanayan yaralar bırakır; ve bu yavaş yavaş insanı şiddet yoluyla yükseltir, iradesi dışında da olsa onu bilgelik almaya yatkın hale getirir –ki bu bilgelik sıklıkla ölçülülükle tanımlanır. İnsan, sınırlı ve bağımlı bir varlık olduğunu öğrenmelidir; bunu yalnızca acı öğretir.

Τω παθει παθος (to pathei pathos, tutkusundan acı çeker) ezoterik doktrinin takipçileri arasında yerleşik bir formül olup Aiskhylos’un yankıladığı bu öğretinın muhtemelen Orfik kökenli olduğu aşıkardır. παθει (pathei) ve πάθος (pathos) kelimeleri arasındaki benzerlik, bu formülü neredeyse bir kelime oyunu haline getirir. Yunan inisiyatik çevre bu tür formüllere eğilimliydi; örneğin, Pisagorcuların σῶμα σήμα (soma sema, beden mezardır) ifadesi gibi. Aynı koro biraz ileride şu şekilde der: Δίκα τοῖς μὲν παθοῦσι παθεῖν ἐπιρρέπει (Dika tois men patousin pathei epirrhepei, Adalet, acı çekmiş olana bilgeliği bahşeder). Δίκα (Dika) = Adalet, ἐπιρρέπει (epirrhepei) = başa gelmek, nasip olmak.

Ben “acı çekmiş olanlar” yerine “katlanmış olanlar” demeyi yeğlerim; çünkü burada bilgiye ulaşanların, kendi isteğiyle kendini işkenceye sokanlar değil, musibetlere katlanmış olanlar olduğu vurgulanmaktadır. ἐπιρρέπει (epirrhepei) kelimesi, yalnızca katlanmış olanların bilgiye ulaşma olasılığına ortak olabileceğini belirtir; bu formül acının otomatik olarak bilgeliği getirdiğini söylemez elbette.

Rengiyle, özgünlüğüyle bu pasaj, Aiskhylos’un ilhamının kökenini –Gizemler’i– açıkça ortaya koyar:

Zamanında büyük olan,
devasa güçle titreyen,
Artık hiç olmamış gibi, söylenmemiş olacaktır.

Onu izleyen, efendisini bulmuş ve gitmiştir.
Korkusuzca Zeus’un zaferini haykır,
Gerçeği asla yitirmemiş olacaksın.

Yukarıda anılan ve artık ortadan kalkmış olan bu iki ilah, Sorbonne Üniversitesi’nde bir profesörün hatalı bir şekilde belirttiği gibi “Hesiodos ve Orfik soy kütüğünden gelenilahlar değildir; bunlar, büyük ihtimalle Helenlerin Pelasglar, Fenikeliler ve Mısırlılarla karşılaştıklarında yaşadıkları bir vahiy öncesi döneme ait sahte tanrılardır.

Sonuç olarak, bu alıntı (160. dizeden 183’e kadar), mükemmelliğe ulaşmanın güvenilir ve yeterli yöntemini içerir: Düşüncelerimizi sevgiyle gerçek Tanrı’ya çevirmek –ismi olmayan Tanrı’ya.

Acı veren hatıra”, Platon’un “anımsama”sıdır; ruhun ‘öte taraftagördüklerinin hatırasıdır; bu uykuda damla damla süzülen acı veren hatıra, Aziz Yuhanna’nın “karanlık gecesi ile kıyaslanabilir.

Bu dizeleri Aiskhylos’un Prometheus’undaki dizelerle karşılaştırırsak, benzerlik oldukça çarpıcıdır. Prometheus, insanlara öğretmenlik etmiş, onlara her şeyi öğretmiştir; burada ise Zeus’tan bahsedilir. Bizim için, bu ikisi aynıdır. Bu ikisi gerçekte bir ve tektir. Zeus’un Prometheus’u çarmıha germesiyle, insanlık Bilgelik yoluna açılmıştır.

Dolayısıyla şu yasa: “Acı yoluyla gelen Bilgelik”, Aziz Yuhanna’nın şu düşüncesiyle kıyaslanabilir: “Yalnızca Mesih’in çarmıhtaki ıstırabına katılarak, ilahi Bilgeliğin derinliklerine nüfuz edilebilir.

Öte yandan, Prometheus’un ilk sözleriyle ‘Eyüp’un Kitabı’nın (Kitab-ı Eyüp) ilk sözlerini karşılaştırırsak, her iki metnin de aşırı fiziksel acı ile ruhun derin ıstırabı arasında ve dünyanın güzelliğinin tam açığa çıkışı arasında gizemli bir bağlantı kurduğunu açıkça görebiliriz.

Gustave Moreau’nun ‘Tartarus’a Zincirlenmiş Prometheus’ adlı tablosu. 1869.

*

Orijinal Kaynak

***

Simone Weil hakkında daha fazla bilgi edinin: https://tr.wikipedia.org/wiki/Simone_Weil
Simone Weil ve Klasik Tefsirden Bir Seçki – VIII. Bölüm: Zeus ve Prometheus

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

ReCAPTCHA doğrulama süresi sona erdi. Lütfen sayfayı yeniden yükleyin.

TÜM HAKLAR SAKLIDIR VIA HYGEIA 2022