Bibliyoterapi
Henry Corbin-Tanrı’nın Gözleri Olan Peygamberler Hakkında
‘Aurora’ engraving from Jacob Boehme’s 1682 edition of the ‘ Morgenrote im Ausgang’ or ‘ Aurora’.
*
Çeviri: Nalan Özkan Lecerf
“… Deus absconditus, ‘gizli Hazine’ keşfedilmek istiyor, bilinmeye hevesli … Ancak bu istek dramatik bir duruma neden oluyor. Çünkü kutsal olan O ve keşfedilmesi için ihtiyaç duyduğu varlık, birbiriyle aynı anda ilişki içerisindedir. Tanrı, ne kendi gözüyle başkasına bakabiliyor, ne de kendisinin dışında bir başkası tarafından görülebiliyor. İnisiye olan ve farklı ruhani basamaklardan geçen Evliya, Tanrı’nın baktığı gözlerin ta kendisidir. Onların sayesinde dünyamız Tanrı’nın ‘baktığı’ yer olmaya devam ediyor. Böylece şu gizemli olumlamanın da anlamı ortaya çıkmış oluyor: Onlar olmasaydı, birleşerek oluşturdukları, görünmez cennetlerin temeli olan kutup (gizli imam) olmasaydı, dünyamız bir felakete maruz kalacaktı.
Dilimizde ‘Walayat’ (ermişlik) ve ‘Awliya’ (evliya) kelimelerinin birebir karşılığını bulmak zordur (Ç.N.: Fransızca ve İngilizce dili kastediliyor). Görünmez olan ve bir peygamberlik döneminden diğerine sürekli olarak aktarılan, birbirinin yerini alabilen, ‘inisiye’ olmuş kişilerin birliğinden oluşan ‘inisiyasyon’ fikri, titreşimlerini en iyi şekilde uyandıran bir araç gibi gözüküyor. Özellikle Şii İmamolojisi’nde önem taşıyan konu, aynı zamanda Şii Tasavvufu’nda da derinlemesine irdenebiliyor. Söz konusu tanımlar farklı bir bağlantı sunuyor. Edebi anlamda ‘Awliya’ (evliya) kelimesi ‘arkadaşlar’ anlamına geliyor: Farsça’da ‘Awliya-e Khoda’ ifadesinin karşılığı ‘Allah’ın Dostları’dır. 14.yüzyılda aynı terim Batı’daki Ruhaniler ailesinin tümü için kullanılıyordu. Hepsi, nereye yöneldiğinin farkında olmayan kişilerin hiçbir zaman ulaşamayacağı yüksekliklere sahiptir, örneğin Oberland’taki ‘Tanrı’nın Arkadaşı’ gibi (Oberland = Almanca,’Yüksek Ülke’). Buna rağmen ‘Die Geheimnisse’ (Sırlar) başlığını taşıyan, ancak tamamlanmamış olarak kalan o muhteşem şiirde, Goethe’nin iç vizyonu bu yüksekliklerin nasıl bulunabileceğini bilecektir.
Birçok gelenek ‘inisiye’ olmuş kişilere aftıfta bulunuyor. Yine de onlar korumak için var oldukları kişiler tarafından bilinmiyor. Ruzbihan bu gelenekleri büyük eseri ‘Mistiklerin Çelişkisi’nin önsözünde ele almıştır. Nasıl ki 360 kutsal isim, yılda 360 gün ve gece, gündüz ve gece döngüsünü ölçümleyen gök kubbesinin 360 derecesi var ise, onların da sayısı 360’dır. Bu sayının tüm varyasyonları sembolik anlamlar taşır. En basitinden birini seçerek şu alıntıya yer verelim: ‘(Ruzbihan’a göre) Tanrı, yeryüzünde 300 göze veya insana sahiptir. Bu insanların kalbi Adem’inkine yakındır. 40 kişinin kalbi ise Musa’nınkine, 7’sinin kalbi İbrahim’inkine, 5 kişinin kalbi Cebrail’inkine, 3 kişininki Mikail’inkine; bir kişinin (kutup) kalbi ise İsrafil’in kalbine yakındır.
Toplamda elde edilen 356 sayısı, 4 peygamberin eklenmesiyle 360’a çıkar. Kuran’ın ezoterik yorumlamasına göre bu 4 peygamberin – Hz.İdris, Hz.Hızır, Hz. İlyas ve Hz. İsa – ortak özelliği ölümden dönmüş, dirilmiş olmalarıdır.”
***
Bir yanıt yazın