Bibliyoterapi
Cagliostro’nun Ruhani Otobiyografisi ve Vasiyeti
Cagliostro
by French sculptor Houdon.
*
Çeviri: Nalan Özkan Lecerf
‘Belirli bir döneme veya zamana ait değilim; zaman ve mekân olmaksızın ruhani varlığım ruhani hayatını yaşıyor. Düşünceme dalıp çağların izini sürersem, şu anda şahit olduğundan farklı bir varoluşa doğru tinimi esnetir, arzu ettiğim kişi olurum. Mutlak varlığa bilinçli bir şekilde katılarak etrafımdaki çevreye göre eylemlerimi düzenlerim. İşlevimi tanımlayan adımdır (not: iki İtalyan köke sahip olan ismi ‘topraklayan, yumuşatan ve ılıman olan Güney rüzgârı’ olarak yorumlanabilir). Onu ve işlevimi seçtim, çünkü özgürüm; ülkem olarak geçici olarak ayaklarımı dinlendirdiğim yer bilirim. Kendini geçmişinle övüp, sana yabancı olan ataların yaşadığı yılların ağırlığını mı üstleniyorsun? Yoksa kendini gelecekle övüp, belki hiçbir zaman senin olamayacağı bir gücün sanrısal kibrini mi taşıyorsun? Bana bakıldığında, ben var olanımdır.
*
Tek bir babam var: Bu konuyla ilgili hayatımda yaşanan birkaç olay harika ve dokunaklı gerçekleri tahmin etmeme neden oldu. Ancak köklerimin gizemleri ve beni bu bilinmeyen babayla birleştiren bağlar gizlidir ve bende gizli olarak kalacaktır; gizemi görmek üzere çağırılanlar onları benim gibi algılasın, kavrasın ve beni onaylasın. Kırk yıllar önce fiziksel bedenimin bu dünyada şekillendiği yer ve zamandan, bunun için seçtiğim aileden bahsetmemeyi seçtim. Geçmişi canlandırıp beni bilenlerin sorumluluklarını yüklenmek istemem. Çünkü şu şekilde yazılıdır: ‘Kör düşüşü yapamayacaksın.’ Ne insanın etinden, ne de iradesinden doğdum: tinden meydana geldim. Adım, önünüzde gözükmek için seçtiğim isim, sahip çıktığım isimdir. Çocukluğumda çağrıldığım, gençliğimde bana verilen ve – başka zaman ve mekânlarda – bilindiğim isimlerin hepsini geride bıraktım. Yıpranmış ve artık işe yaramayan kıyafetleri yanımda götürür müydüm?
*
İşte buradayım: Asil ve bir Gezginim; konuşuyorum ve kadim kelimeleri tanıyan ruhun titriyor; uzun zamandan beri sessiz olan bir iç sesin sesimin çağırısına cevap veriyor; eylemde bulunuyorum ve kalpleriniz yeniden huzur, bedenleriniz sağlık, ruhlarınız ise umut ve cesaret doluyor. Tüm insanlar kardeşlerimdir; tüm ülkeler bana yakındır; onlarda seyahat ediyorum ki Tin her yere inebilsin ve size gelen yolu bulsun. Sadece gücüne saygı duyduğum krallardan topraklarının misafirperverliğini talep eder, içinden geçerken etrafımda olabildiğince iyiliklerde bulunurum. Ancak sadece içinden geçerim. Ne kadar asil bir gezginim, değil mi?
*
Güney rüzgârı, Tanrıyla olan etkin birliği ve şeylerin tüm bilgisini tanımlayan öğle vaktindeki parlak ışık gibi, Kuzey’e, sis ve soğuğa doğru uzanıp kendimden birkaç parça bırakarak giderim. Kendimi harcayarak, kendimi her çağrı noktasında eksilterek size biraz ışık, biraz sıcaklık, biraz güç bırakırım ta ki hacın üzerinde gül bittiği vakit birileri beni durdurana, kariyerimin alacakaranlığına yerleştirene kadar. Ben, Cagliostro.
*
Neden daha fazlasına ihtiyaç duyarsınız? Tanrı’nın çocukları olsaydınız, ruhunuz bu kadar boş olup yersiz soru sormasaydı çoktan anlamıştınız! Ancak ayrıntı, işaret ve meselleri talep ediyorsunuz… O zaman dinleyin! Sizler ısrar ettikçe geçmişe, çok geriye gidiyor olacağız.
*
Işık Doğu’dan, inisiyasyon Mısır’dan gelir. Sizler gibi üç, yedi, sonar mertlik yaşındaydım, sonrasında ise saymayı bıraktım. Üç kez yedi döngüsü tamamlandığında yaş 21 olur, insanın gelişiminin tamamını tezahür eder. Katılık ve adaletin hâkim olduğu yasalara tabi olduğum ilk çocukluk yaşlarımda (not: Medine) Israil’in yabancı ülkelerin arasında yaşadığı sürgünü çektim. Ancak nasıl ki Israil Tanrı’nın varoluşuna sahipti, Metraton yoluna bekçilik ediyordu, bana da güçlü bir melek göz kulak oluyor, eylemlerimi yönetiyor, ruhumu aydınlatıyor, içimde hala uyuyan güçleri geliştiriyordu (not: ustası Althotas). O, ustam ve rehberimdi.
*
Sağduyum şekillenip daha kusursuz oluyordu; sorguluyordum, çalışıyordum ve etrafımda olan her şeyle ilgili bilinç kazanıyordum; birçok yolculuğa çıktım, düşüncelerimle odamda gezindiğim kadar fiziksel olarak tapınaklara ve dünyanın dört köşesine gittim. Ancak varlığımın kökenine inmek ve ruhumun bir hareketiyle Tanrı’ya yükselmek istediğimde güçsüz sağduyum sessizliğe bürünüp beni sorularımla baş başa bıraktı.
*
Sezgisel bir şekilde beni tüm varlıklara doğru çeken bir sevgi, dayanılmaz bir tutku, Yeryüzünden gökyüzüne kadar haklarıma ilişkin duyduğum derin bir his beni itiyor, hayata atıyordu. Güçlerimin, onların eylemsel katmanları, oyunu ve sınırlarının kademeli deneyimi bu dünyanın güçlerine karşı koymam gereken bir mücadeleydi (not: Trabzon). Çöle terk edilip baştan çıkartılmıştım; Yakup gibi melekle, insan ve iblislerle savaştım ve onlar, mağlup kalarak, karanlığın imparatorluğuna yönelik sırları öğrettiler. Böylece kendimi kimsenin dönüşü bulamadığı o yollara sapmış bulmadım.
*
Günün birinde – sonsuz yolculuk ve yıllar sonar! – Gökyüzü çabalarımı takdir etti. Hizmetkârını hatırladı ve gelinlik üzerimde Musa gibi Ulu olan tarafından kabul edilme şerefine nail oldum (not: Mekke). O andan sonra yeni bir isim, özgün bir görev verildim. Özgür olan ve yaşamın ustası olarak onu sadece Tanrı’nın işi için kullanmayı düşündüm. Nasıl ki ben onun adını ve Yeryüzündeki krallığını onaylıyordum, onun da benim eylem ve kelimelerimi onaylayacağını biliyordum. Artık koruyucu meleklere sahip olmayanlar vardır (not: Althotas’un ölümü), ben onlardan biriyim.
*
Ölü kelimelere aç olan kaygılı tininizin istediği gibi işte çocukluğum ve gençliğim gözler önüne serildi. Bunun kısa veya uzun sürdüğü, atalarınızın ülkesinde veya başka bir yerlerde geçirildiği çok mu önemli? Özgür bir insan değil miyim? Ahlakımın hayat bulduğu eylemlerimi yargılayın; onların iyi olup olmadığını söyleyin, daha yüce olanları görüp görmediğini dile getirin, ondan sonra ırkımı, unvanımı ve dinimi dert etmeyin.
*
Günün birinde aranızdan biri yolculuğunun mutlu izlerinde doğumumu gören bu doğu topraklarına gelirse, beni hatırlasın, ismimi söylesin, böylece babamın hizmetkârları önünde kutsal şehrin kapısını açacaklardır. Devamında geri dönüp kardeşlerine sahip olduğum saygınlığa layık olup olmadığımı ve evlerinizden bana ait olmayan bir şeyi alıp almadığımı anlatsın.’
*
Fransızca Orijinal
*
*
*
*
***
Bir yanıt yazın