Bibliyoterapi
Cicero – Felsefe, Bilgelik ve Kendini Bilme Hakkında
Çeviri: Hakan Reşit Arcasoy
Düzenleme: Nalan Özkan Lecerf
Via-HYGEIA’nın Mavi Ev’inden bugünün paylaşımı, Cicero’nun Felsefe, Bilgelik ve Kendini Bilme konulu kitabı “De Legibus”dan 58 ile 68’inci sayfalar arasından alıntılanmıştır.
***
“Marcus—… Kötülüğü tenkit eden, erdemi savunan ve böylelikle davranışlarımızı yönlendirmek üzere ihtiyacımız olan kurallar kaynağı haline gelen bir Yasanın olması gerektiğini izninizle dile getirmek istiyorum. Ayrıca Yunanlıların ‘bilgeliğe olan aşk’ anlamına gelen, tüm güzel sanatların atası olan ‘Felsefe (Philo-sophia)’ sözcüğünün bir öğesi olan söz konusu o bilgelik de çıkması gerekir, çünkü o tanrıların bize bahşettiği armağanların en zengini, en parlağı ve en güzeli olduğu tartışma götürmez bir gerçektir. O bize diğer şeylerin yanı sıra tüm derslerin en zorunu, kendimizi tanımayı öğretti. Bu o kadar güçlü ve kapsamlı bir ilkedir ki bir insana değil, Delphi Tanrısı’na atfedilmiştir ve bu sebepsiz değildir.
Kendini bilen kişi ilahi bir ilkeden ilham aldığının bilincinde olmalıdır. Akılcı yanını içinde kutsanmış bir tanrısallığa benzetecek, dolayısıyla her zaman duygularının olduğu kadar dışa dönük davranışlarının da Tanrı’nın bu paha biçilmez armağanına layık olmasına dikkat edecektir. Tüm güçlerinin ciddi ve kapsamlı bir şekilde irdeleyerek doğadan ne kadar önemli avantajlar elde ettiğini ve bilgeliğe ulaşması için kendisine sonsuz bir yardım sağlandığını idrak edecektir. Çünkü dünyaya ilk adımını attığı andan itibaren şeylerin anlaşılabilir ilkeleri zihninde tasvir edilmiştir. Bunların aydınlatıcı yardımı ve bilgeliğin rehberliği sayesinde iyi ve dolayısıyla mutlu bir insan olabilir.
Erdemin tam bilgisine ulaşan, tensel iştahın tüm düşkünlüklerini bir kenara bırakan ve doğasının asaletine yakışmayan bir şey olarak şehveti ayaklar altına alan bir insanın mutluluğundan ötesi var mıdır? Bir acının yaklaşmasından, hatta ölümün kendisinden korkmayan, dostlarıyla yardımsever bir ilişki sürdürüp bu müşfik isim altında ortak bir doğa tarafından bir araya getirilmiş olan tüm insan ırkını kapsayan bir insan. Kısacası tanrılara karşı içten bir dindarlık ile yaklaşan ve saygısını eksik etmeyen, tıpkı güzel bir nesneye daha büyük bir dikkatle bakmak için gözlerimizi zorladığımız gibi iyiyi kötüden ayırt etmek için akli güçlerinin en büyük gücünü kullanan bir insandan bahsediyoruz.
Bu kişi gökleri, yeri ve denizleri gözlemleyip her şeyin doğasını incelediğinde, bunların nereden oluştuğunu, hangi hale geri döneceğini, yok olma zamanını ve şeklini öğrendiğinde, hangi yönlerinin ölümlü/fani veya ilahi/ebedi olduğunu algıladığında, onları yöneten ve idare eden Varlığın bilgisine büyük ölçüde ulaşıp kendisini bir şehrin duvarları arasına hapsolmuş ya da belirli bir topluluğun üyesi olarak değil, tek bir Devlet olarak kabul edilen evrenin bir vatandaşı olarak görecektir. Ey gökler! Bu denli yüce temsiller ve doğaya dair öngörü ve bilgiler aracılığıyla kendini bilme yolculuğundaki insan Delfi kahini Apollon’un emirlerini ne kadar iyi anlayabilir, öyle değil mi? O zaman bayağı zihinlerin en büyük hayranlık duyduğu şeylerin ne kadar önemsiz olduğunu fark edip, onları küçümseyerek hor görecektir.
Tüm bu kazanımları, doğruyu yanlıştan ayırma bilimini, önermelerin varabileceği sonuçları ve bir önermenin diğeriyle ne kadar çatıştığını bilmeyi öğreten mantıksal akıl yürütme sanatı aracılığıyla sanki bir çitle çevriliymiş gibi güvence altına alıp koruyacaktır. Böyle bir kişi, doğanın kendisini toplum için tasarladığına ikna olduğunda, bu incelikli tartışmalarla yetinmeyecek, ulusları yönetmek, yasalar çıkarmak, kötüleri cezalandırmak, insanlığın dürüst kesimini savunmak ve büyük adamların övgülerini yaymak için gerekli olan kapsamlı konuşma sanatını uygulamaya koyacaktır. Aynı şekilde, ikna edici anlatım gücünü yurttaşlarına yararlı ilkeler tavsiye etmek, onları erdemi temel alan davranışlara teşvik ederek kötülükten döndürmek ve acı çekenleri teselli etmek, kısacası yazılarıyla bilgece istişareleri, sağduyulu ve cesur kişilerin asil eylemlerini ölümsüzleştirmek, kötü adamların utancını ve alçaklığını cezalandırmak için kullanırdı. Kendini tanıma yolculuğunda olanlar kendilerinde birçok mükemmel yetenek bulacaktır, bunların ebeveyni ve yöneticisi Bilgeliktir.
Atticus—Kendini tanıma konusunda çok yüce ve adil bir övgüde bulundunuz. Ama sözler ne anlama geliyor?
Marcus— Sevgili Atticus, öncelikle bu sözlerin bundan sonra tartışacağımız ve neredeyse öncekiler kadar önemli olan hukuksal konularla yakından ilgili olduklarını dile getirmek istiyorum. Çünkü daha önce geliştirdiğimiz bu ahlaki ilkeler, eğer pratik sonuçları yücelik ve güzellikle dolu olmasaydı, bu kadar büyük ve bu kadar ilginç olmazdı. Geri kalanı için bu incelemeyi zevkle sürdürüyorum. Hukuk en sevdiğim çalışma alanı olup beni ben yapandır, bu yüzden vicdanen onu övmeden geçemeyeceğime inanıyorum.
Atticus —Uygulamanıza bakılırsa, gerçekten de öyle görünüyor. Ve bunun için sizi takdir ediyorum, tartışılan konulara elimizden gelen tüm övgüleri sunmak en doğrusudur.
Bir yanıt yazın