Bibliyoterapi
Al-Kindi: De Radiis (Yıldızların Işınları)
Çeviri: Hakan Reşit Arcasoy
Düzenleme: Nalan Özkan Lecerf
Via-HYGEIA’nın Mavi Evi’nden bugünün yazısı, polimat1 AL KINDI’nin ‘De RADIIS’ (Yıldızların Işınları) adlı eserinden Kalp ve Dua hakkında iki aktarımdır. Paylaşımımız Allia Edition 2003’ten 57 ila 59 ve 63 ila 65 sayfalarından alıntılanmıştır.
Türkçe çevirimiz, Didier Ottaviani’nin XII. yüzyıl Latince el yazmasının Fransızca çevirisinden yaptığımız İngilizce çevirisindendir (orijinali Arapça olup kayıptır).
Ç.n.: (1)Hezârfen ya da polimat, pek çok farklı disiplinde engin bilgiye sahip olan kişi.
Bağdat’taki Bilgelik Evi’nin önde gelen isimlerinden biri olan Al Kindi, Farabi, Al Razi, İbn Sina ve İbn Rüşd ile birlikte, klasik dünyanın kalıntılarından Felsefe meşalesini devralan İslam Felsefesi’nin kurucu babası olarak kabul edilir. Bu büyüleyici aydınlardan çok daha fazlasını sizlerle paylaşıyor olacağız.
**
…Aslında insanın arzusu, tüm gönüllü faaliyetlerin kaynaklandığı merkez olan kalpte yaşar ve bu merkez, bir bakıma dünyanın merkezine benzer şekilde, kendi merkezli doğasına sahiptir. Kendi mizacı2 ile bireyselleşen İnsan, dünyaya uygun olarak doğar çünkü dünyanın her bir parçası onun bireyselleşmesine katılmaktadır. Buradan dünyanın merkezinin her insanda ve hatta her hayvanda kendine özgü bir merkezlilik ürettiği gerçeği ortaya çıkar. Bu nedenle, dünyanın merkezi gibi insanın merkezi de onu hareketlerinde yönetir. İşte bu nedenle insanın bu merkezine ait özelliğinden yani onun arzusundan kaynaklanan ışınlar, insanın diğer kısım veya varlığına dair özelliklerinden kaynaklanan ışınlara göre bir eylemi daha uygun bir şekilde üretme konusunda daha muktedirdir.
Ç.n.: (2) İngilizce metindeki “complexion” kelimesi, mizaç, yaratılış mizacı olarak çevrilmiştir. Shakespeare de oyunlarında bu şekilde kullanmıştır.
Bir insanın dışa dönük eylem üretme konusundaki arzusu bir diğerine göre doğal olarak daha güçlü olduğunu bilmeliyiz, çünkü irade ve arzular her ikisinde eşit yoğunlukta bulunsa bile her insanın mizacı o gücün niceliğini ve niteliğini sınırlar. Ayrıca arzular eşit olduğunda, mizacın doğası gereği eğer bir kişinin arzusu diğer kişinin arzusundan daha yoğun bir şekilde eyleme dönüşüyorsa, dışa dönük eylemi ortaya koyma kapasitesine sahip olan kişi daha yoğun bir şekilde üretilmiş arzuların sahibi olan kişidir.
Dahası, bir kişinin arzusu, gerekli olan çeşitli eylemleri üretecek kadar yoğun olduğunda, bu arzunun ışınları çıkartılan sesler (ç.n. dua, ilahi, şarkı vs.) vasıtasıyla zahiri şeyler üzerinde bir güç elde eder ve bu güç halihazırda hava elementi baskın olan ruhsal varlıklarda daha güçlü bir şekilde bulunmaktadır. Bu ışınlar, yer, zaman ve bu arzunun etkilerini destekleyen diğer koşullar nedeniyle az ya da çok önemli eylemler üretir. Söz konusu eylemler göksel uyum, bu uyumun biçimlendirici gücü nedeniyle bir tarafı pasif, diğer tarafı aktif olan element madde içerisinde üretilir.
*
…İnsanların ahenk ve onun düzeni konusundaki bilgisizliklerinden dolayı, iyiliği tercih etmek ve kötülükten kaçınmak için Tanrı’ya dua etmeleri gereklidir. Element dünyasında dua ve diğer araçlar bir şeyin oluşumuna iştirak etmediği sürece bir şeyin oluşamayacağı gerçeği sıklıkla görülür.
Ancak, tamamen baki ve tam olan Tanrı’nın, dile getirilen arzu ne kadar büyük olursa olsun, insanların duaları ile herhangi bir şekilde harekete geçirebileceği düşünülmemelidir. Yine de kendisine dua edildiğinde element maddeler dualar yoluyla eyleme çekilir, fizik diliyle konuşup basitçe metafizik bir nedenin etkisini ifade etmek gerekirse, bu madde ilk ve esas olarak ilahi fıtrat nedeniyle böyle bir harekete başlar. Dolayısıyla bu dualar, ruhları adanmış, arzuları belli bir konuda belirli bir eyleme yol açacak şekilde yönlendirilmiş insanlar tarafından gerekli vakurluk ile Tanrı’ya yöneltildiğinde arzu edilen etki ortaya çıkar, ilk olarak tezahür eden uyum her şeye nüfuz eder.
Dahası, dualar sadece Tanrı’ya değil, aynı zamanda varlıkları çıplak gözle fark edilemese de bazı insanların var olduğuna inandığı ruhlara da yöneltilir. Aslında pek çok insan meleklerin, temel maddeden oluşan şeylerde eylem üretme gücüne sahip olan ayrıştırılmış maddeler olduğuna inanırlar. Ayrıca bazı insanların bedenlerinden özgürleştikten sonra ruhsal bir varoluş sürdürdüklerine ve bazen bu dünyada eylemler ürettiklerine, bunu da insanların sevgi dolu dualarıyla yaptıklarına inanırlar.
Bir yanıt yazın