Bibliyoterapi
Söğüt Deseni Gizeminin Kaynağı
Çeviri: Emir A. İnanç
*
Tarihi Arka Plan
Söğüt deseni, seramik mutfak ve ev eşyaları üzerinde kullanılan kendine özgü ve özenle işlenen bir süsleme üslubudur. İngiliz seramik sanatçılarının Çin’den ithal edilen el-boyalı mavi-beyaz eşyaların üstünde yer alan motiflerden esinlenip bu motifleri çeşitli şekillerde bir araya getirmesiyle İngiltere’de 18. yüzyılın sonlarında popüler hale gelmiştir. Bu desen Stoke-on-Trent gibi dekoratif sofra takımlarının seri üretiminin yapıldığı yerlerde, elle boyama yerine oyma veya basma kalıplardan faydalanıldığı bir zamanda, kapların üzerindeki süsleri standartlaştırmak için ortaya çıktı. Çin üslubundan ilham alan birçok farklı peyzaj deseni ilk başta bu yöntemle hem kemik porselen veya porselen kaplar hem de beyaz kil veya sedef kaplar üzerinde üretilmiştir. Söğüt deseni, bu desenlerin en popüleri ve kalıcı olanı oldu ve çeşitli varyasyonlarla günümüze kadar üretimde kaldı. Karakteristik olarak söğüt deseninin rengi arka planda beyaz ve görüntüde mavidir, ancak çeşitli fabrikalar tek renkli tonlarda başka renkler kullanmıştır. Aynı desenin çok renkli tonlarda boyalı, basit anahat kalıpları üzerine elle dokunmuş Viktorya dönemi versiyonları da mevcuttur.
Romantik Hikaye
‘Bir zamanlar güzel bir kızı olan zengin ve Çin’de yüksek bir memur makamında bulunan Mandarin Koong-se vardı. Kızı babasının alçakgönüllü muhasebecisi Chang’e aşık olmuştu ve babasını bu vesileyle kızdırmıştı zira iki faklı sosyal sınıfa ait kişilerin evlenmesi uygun görülmezdi. Babası genç adamı sürdü ve aşıkları ayrı tutmak için evinin etrafında yüksek bir çit yaptı. Mandarin kızının güçlü bir Dük ile evlenmesini planlıyordu. Dük gelini almak için bir mücevher yüklü bir tekne ile saraya geldi. Düğün, söğüt ağacından çiçeklerin açtığı gün gerçekleşecekti. Düğün arifesinde bir hizmetçi olarak gizlenen genç muhasebeci saraya fark edilmeden girdi. Aşıklar mücevherlerle kaçarken, alarm çalındı ve genç aşıklar Mandarin tarafından kovalanmalarına rağmen bir köprünün üzerinden koşarak geçip Dük’ün gemisini kullanarak uzak bir adaya kaçtılar ve orada yıllarca mutlu yaşadılar. Ancak bir gün Dük sığındıkları adayı öğrendi ve intikam dürtüsüyle adaya askerlerini gönderip aşıkları yakalatıp öldürttü. Tanrılar da onların haline üzülüp aşıkları bir çift güvercin haline getirdi. (Güvercinler muhtemelen en erken söğüt desenlerinde görünmediği için sonradan eklenmiştir.)
Not:
Konu üzerine Wikipedia’da şöyle denir: Minton’un Söğüt deseninin satışını teşvik etmek için desenin unsurlarına dayanarak çeşitli hikayeler icat edildi. En ünlü hikaye genellikle yukarıda açıklandığı gibi akar. Hikaye esasında İngilizcedir ve Çin ile hiçbir bağlantısı yoktur.
Sav: Sema ve Toprak Bağı
Bu hikayenin deseni açıklamak için icat edildiğini ve desenin gerçek kaynağını ortaya koymadığını öne sürüyorum. Hikaye desenin gerçek anlamından tamamen habersiz biri tarafından uydurulmuş olabilir; ancak, hikaye büyük ihtimalle Hung kardeşliği tarafından tarikatlarının öğreti ve gizemlerinden haberdar olmayanlara verilen bir açıklamadır. Söğüt desenli porselenler 18. yüzyılın üçüncü çeyreğinin sonunda Güney Çin’de, yani Triad Cemiyetinin yükseliş zamanında ve en güçlü olduğu bölgelerde ortaya çıkmıştır. Aynı dönemdeki İngiltere’nin Masonik çinileri gibi olduklarını, ancak daha ince ve derin bir anlama geldiklerini düşünüyorum. Porselenlerin popüler hale geldiklerini, kopyalanarak çoğaldıklarını ve İngiltere’ye taşındıklarını hepimiz biliyoruz ancak desenin tasarımıyla ilgili gerçekler önemlidir ve tasarımın ayrıntıları desenin iddia edilen öyküyü tasvir etmekten ziyade bir Triad ritüelini tasvir ettiğini gösterir. Açıkça görülüyor ki, bu porselenler zulüm ve baskı dolu bir zamanda birbirlerini cesaretlendirmek için Hung kardeşler tarafından elden elde dolaştırılıyordu ve tasarımın yabancılara açıklanması için bazı masum hikayelere gereksinim vardı. Tarikatın öğreti ve gizemlerine vakıf olanlar içinse hangi hikayenin desenin aslına yeterince yakın olacağı bellidir ve bu hikaye onlara aldıkları yükümlülükleri hatırlatmak için vardır. Aynı zamanda hükümet yetkilileri de kolay kandırılabilecek insanlar olmayıp işin hakikatini muhtemelen görmüşlerdir ve bu porselenleri gördükleri yerde yok etmeye çalışmışlardır. Eğer durum böyleyse bu tasarımın orijinalinin, uzunca bir süre gayretle emek harcanmasına rağmen, Çin’de neden hiç su yüzüne çıkmadığı bellidir.
Hung Cemiyeti’nin Söğüt Desenine İşlenmiş Ritüel Simgeleri
’Söğüt Deseni’ adının Söğütler Şehri Muk Yang Şehri’ne (Göksel Şehre) atıfta bulunduğu düşünülürse bu ad oldukça anlaşılırdır; ancak, tasarımın adı yalnız bir söğüt ağacının varlığına bağlıysa, çok daha iyi bir isim seçilebilirdi. Zira tasarımda söğüt ağacından çok şeftali ağacı vardır. Şeftali “Şanslı meyve” dir ve genç aşıkların kaçışı söğüt ağacının değil şeftali ağacının çiçek açtığı zamanda gerçekleşmiştir.
Tasarımdaki duvarın hikayedeki varlık sebebiyse hiç inandırıcı değildir, buna karşılık Muk Yang Şehri’nin bir duvarı vardı ve tasarımın alt kısmında yer alan duvar bu olguyu vurgulamaktadır (Not: şehre ulaşmak için beş duyuyu simgeleyen beş dağ geçidinden geçmek gerekiyordu)
Köprünün üzerindeki üç figürün, nitelikleri biraz gizlenmiş ya da ilk versiyonlarda yanlış anlaşılmış ve daha sonra bir kamışa, bir mücevher kutusuna ve bir kamçıya dönüştürülmüş olan üç Buda olduğunu düşünüyorum.Bu imgeler üç Buda’yı temsil ettikleri takdirde yalnızlıkları mükemmel bir şekilde açıklanabilir; ancak, iyi bilinen bir masalı resmetmeye çalışan herhangi bir sanatçının öfkeli Dük’ü gençlerin peşinden banket salonunun merdivenlerini aceleyle inerken tasvir etmeye direneceğine inanmak zordur.
Tasarımda kaçakların, eğer bir yere hareket ettikleri doğruysa, kurtulmanın mümkün olmadığı bir adaya gittiği ve kaçak çifti bu yolda sadece ölümün beklediği açıktır. Ayrıca, çoğu örnekte can havliye bir kaçışa dair bir iz yoktur. Üç figür de hareket etmeden ayakta durarak adaya, belki de tekneye doğru bakıyor gibi görünmektedir. Koşan insanları son derece iyi çizebildikleri halde Çinli sanatçılar hikayeye uygun olarak olayı neden böyle resmetmedi?
Hikaye adadaki küçük bina ya da türbenin varlığını açıklamaya yönelik hiçbir girişimde bulunmasa da, söğüt desenli levhaların Hung törenlerini anlattığı kabul edilirse bu küçük yapılar “göçmüş kardeşlerin” türbesi olurdu.
Yaşlı hemşire Öncü’nün Sekiz Ölümsüzler’i geçtikten sonra yolculuğunda gördüğü “kadının” çarpık bir anısı olabilir; ancak, bu bölümün geri kalanı hiç inandırıcı değildir. Kaçakların tehlikeden kaçabileceği elverişli bir tekne varken, kaçaklar Mandarin’nin ilk arayacağı yer olan sarayın dibindeki hemşirenin evinde neden saklansınlar? Hung ritüelindeki ‘kadın’ ile Öncü tekneye ulaşmadan önce karşılaştığından, hemşirenin evinin Hung Kahramanlarının Hung teknesine bindiği noktayı işaret ettiğini düşünebiliriz. Bu bakışa kıyasla hikayede anlatılan olayların çoğu olası değildir.
Ünlü bir nehir olan Yang-tse Kiang ve bu nehrin popüler bir hikayede yer alması kendiliğinden özel bir önem arz etmez; ancak, teknede bir süre seyahat ettikten sonra aşıkların Yang-tse’ye girdikleri vurgulanarak söylenmiştir. Söğüt anlamına gelen Yang ve Söğüt Deseni’nin adı olan Yang beraber düşünüldüğünde Hung Teknesi yolcularının nihai hedefi Söğütler Şehri Muk Yang akla geliverir. Bu nedenle, Yang-tse’nin Muk Yang için gizli bir işaret olarak hikayeye dahil edildiği olasılığını göz ardı edemeyiz. Mandarinin sarayına giden köprünün yanındaki söğüt bu resmedilen yerin Muk Yang olduğuna işarettir ve Hung ritüelinde dikkatlice ima edilen Şeftali ağaçlarının az ötede yer alması da bu durumu destekler.
Hikayenin sonunda yaşanan trajedi, özellikle evin yakılması, Hung Tarikatına ait Shaolin manastırının gerçekteki yıkımını anımsatır ve tasarımdaki hiçbir şey tek başına bunu göstermez.
Belayı Mandarin çıkarır, ama sonunda aşıkları yok eden kötü Düktür. Benzer şekilde, Shaolin keşişlerinin yok edilmesini emreden İmparatordu, ama o emirleri icra eden Vali idi.
Hikayedeki güvercinler pek anlamlıdır. Güvercinler ruhu temsil eder ve hikayenin kendisi de bu gerçeğin altını çizer; zira, talihsiz kurbanların güvercinlere dönüşmesi ölümlerinden sonra gerçekleşir.
Güvercinlerin tasarımda yer almasının, Hung kardeşlere imparatorluk düzenine karşı çıktıkları için öldürülen kardeşlerinin ruhlarını Kutsal Ada’ya ve Muk Yang Şehrine taşıyan Hung Teknesi olduğunu göstermek adına ipucu sağladığını öneriyorum.
Bu görüşün muhtemel olduğunu kabul edersek, porselen üzerindeki Söğüy deseni Triad ritüeline göre yorumlamaya değerdir. Bu yoruma göre romantik hikayedeki ‘zaman düzeninin’ tamamen tersine döndüğünü göreceğiz:
Hung Teknesi kıyıdan ayrılmıştır ve Kaptan teknenin pruvasında durmaktadır. Tekne Kutsanmış Ada’ya yaklaşmaktadır ve köprünün ayağının yakınında, adada, ölen kardeşlerin kitabeleri bulunmaktadır. Köprünün üzerinde üç Buda, arkasında ise tapınakları, meyve bahçeleri ve büyük duvarlarıyla Muk Yang yer almaktadır. Adını girişindeki söğütten alır, ama görünürde yaşayan kimse yoktur, çünkü ritüelde öğrendiğimiz gibi, evleri Ts’ing (hanedanını) devirip Ming (hanedanını) yeniden kurduklarında Hung Kahramanları içindir. Son olarak iki güvercinin varlığı, ruhun mezarın ötesindeki topraklara yolculuğu ile karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir.
Söğüt Desenli porselenler Güney Çin’de yenilgiye uğrayan Hung kardeşlerin ihtiyaç duydukları bir zamanda ortaya çıkmıştı. Porselenlerin tasarımı bir Hung Kahramanı’nın Sema’ya yolculuğunu sadık bir biçimde anlatmaktadır.
***
Kaynak:
Extract from
J.M.S.Ward and W.G.Sterling’s
‘The Hung Society or the Society of Heaven and Earth’,
vol 2, Pages 38 to 40.
***
Bir yanıt yazın