Photo by Stephen Ellis on Unsplash
Doğada yürüyebileceğiniz bir yere gidin. Büyük bir şehirdeyseniz bu bir park olabilir; seçiminiz kırsal bir bölgeyse dünya olasılıklarla dolu. Meditasyon yapmaya hazır hissettiğinizde, başlayabileceğiniz uygun bir yer bulun: bu alan giriş, iki ağacın arası, kemer oluşturmuş dallardan bir geçit olabilir – siz karar verin. Kaygıları bırakın ve yürüyüş boyunca doğanın çözümüne sunacağınız, sıkıntı yaratan bir sorununuza odaklanın. Niyetiniz, doğanın yeşil yaşamıyla bağlantı kurmak ve sorununuz hakkında yardım veya rehberlik istemektir. Bu nedenle attığınız her adımdan, dile getireceğiniz her yardım çağrısından önce niyetinizi hatırlayın.
Yürürken dikkatinizi çeken her şeyi fark edin. Bazen bir bitki, bir bulutun şekli, bir kuşun cıvıltısı, bir çalının hışırtısı, bir kelebeğin görünümü veya bir çiçeğin kokusu doğanın habercisi olabilir. Bir şey sizi derinden etkilediğinde, durun ve onu kalbinizdeki konuyla ilişkilendirerek düşünün. Herhangi bir şeyin ne anlama geldiğini anlamaya çalışmayın – onu sadece kabul edin, ona tutunmadan kalbinizde ve zihninizde var olmasına izin verin. Burada önemli olan tıpkı yolda tanıştığınız birini selamlar gibi, çevrenize karşı duyarlı olmak ve onları saygıyla kabul etmektir. Doğanın her bir öğesi hislerinizi harekete geçiren şeyi bir ayna gibi yansıtıp üzerinde düşünmenize yardımcı olabilir.
Sona geldiğinizi hissedene kadar yürüyüşünüze devam edin. Zamanın geldiğini emin olun ki sezgisel olarak anlayacaksınız. Eve gitmeden önce, bilinçli zihniniz ne olduğu konusunda net veya mantıklı bir kavrayışa sahip olmasa bile, aldığınız yardım için teşekkür edin. Sorununuza farklı bir açıdan baktığınızı fark edip önümüzdeki birkaç gün içinde farklı hissederek çözüme giden yolu iç gözünüzle görmeye başlayacaksınız.
Kaynak: “The Green Man – Spirit of Nature” (Yeşil Adam – Doğanın Ruhu), John Matthews
Türkçeye çeviri: @hygeia_turkey
Ne kadar kolay bir egzersiz, öyle değil mi? Ama bunu yapmak için zaman ayırır, ayırabilir miyiz? Genellikle hayattaki daha zor olan şeyleri ‘aşmak’ için hırslanmıyor muyuz?